Tipik bir film seti koşuşturmasının ardından, Harry ve Niall ile Nando's'a gitmiş -Louis ve Liam ragbi oynayacakları hakkında bir şeylerden söz etmişti-, Big Ben karşısında çocuklarla saçma fotoğraflar çekilip instagram'a atmış ve birkaç bikini alışverişi yapmıştım. Yaz mevsimi kendini bariz bir şekilde göstermeye başlamıştı ve aman tanrım, tüm bu film projesinin sonlanmasına resmi olarak -Haziran ayının son haftasında olduğumuzu düşünürsek-, beş aydan daha az kalmıştı. Filmin bitimiyle piyasaya çıkmadan önce bir fragman hazırlanacak, hemen ardından film galası gerçekleşecekti.
Odaya girer girmez kısa bir duşun ardından, bavulun kenarına koşup kendime giyecek bir şeyler seçmeye başladım ve nihayet, üzerime straplez mini bir elbise giydim. Elbisenin göğüs kısmı su yeşili ve boldu, üzerindeyse beline kadar inen düğmeleri vardı. İnce bej bir kemer belimi sarıyordu ve dökümlü eteğinin üzerinde zikzak şeklinde siyah-beyaz desenler vardı. Havanın sıcalması, bedenimi gevşetmişti ve bu beni tüm gün boyunca yatakta uzanıp internette vakit geçirmeye davet ediyordu. Ayaklarıma siyah babetlerimi giydikten sonra gerinerek esnedim ve aşağı kata indim. Eğer aklınızda bir hafta öncesi hakkında birtakım soru işaretleri varsa, Zayn'le konuşmamız oldukça olağandı. O, her zaman yaptığı gibi ani tepkileriyle ödümü patlatmış, ve bense sadece susmuştum. Aklımı karıştırıyordu ve bunda sahiden de başarılıydı. Acaba..Zayn'de karakter bozukluğu falan mı vardı?
Başımı tembelce iki yana sallayıp televizyon karşısındaki deri koltuğa yayılarak oturdum. Louis ve Liam son birkaç saattir ragbi oynamaya devam ediyordu ve şimdi onlara, Narry ikilisi de katılmıştı. Cam sehbanın üzerindeki filmlerle dolu kutuyu kucağıma alıp içini karıştırmaya başladım.
James Bond 007 Skyfall. Sanırım yedi kez izlemiştim.
This Is Us. Ah, çocukların belgesel tarzında çekilmiş filmi, ki bunu geçen hafta Harry sayesinde izlemiştim.
Love Actually. Bunu duymamıştım. Filmin kapağını inceledim ve arkasını çevirip göz attım, hemen sonra bir diğerini elime aldım.
Love Wrecked. Pekala, burada kaç tane aşk konusuna dayalı film vardı acaba? Film kapağı ilgimi çekti, bikinili sarışın bir genç kız ve oğlan vardı. Görünen o ki, film sıcak bir yerde geçiyordu. Kapağının arkasını çevirdim ve konusunu hızlıca okudum.
Jenny, yaz boyunca Hawaii'de bir tatil köyünde çalışacaktır. En sevdiği rock yıldızı Jason'ın da tatili burada geçireceğini öğrenince çok heyecanlanır. Jason tekneden düşer ve Jenny onu kurtarmak için arkasından suya atlar. İki genç en yakın adada kıyıya çıkarlar. Aslında ada, beş yıldızlı tatil köyünün yanı başındadır. Ancak, Jenny'nin tek hayali Jason ile biraz yalnız vakit geçirmektir. Bu nedenle Jason'ı ıssız bir adada mahsur kaldıklarına inandırır. Jenny'nin en büyük rakibi aynı numaraya baş vurup adaya çıkınca, iki kız Jason'ın ilgisini çekebilmek için yarışmaya başlarlar.
İşte aradığım film diye düşündüm ve film diskini kutusundan çıkarıp DVD oynatıcıya taktım. Film başlamadan önce durdurup mutfağa girerek, kendime dolaptan bir tabak patlamış mısır hazırlayıp geri geldim ve kumandanın üzerindeki oynat düğmesine bastım.
Yaklaşık kırk dakika sonra, filmi yarıladığım ve Amanda Bynes'in Chris Carmack'ı Jamie-Lynn Sigler'ın karşısında avucuna almaya çalıştığı sırada, Harry'nin sesiyle yerimden sıçradım. ''İnanmayacaksın, Dakota!'' heyecanla, ve film izlediğimi önemsemeden koltuğun üstünden yanıma atlayarak devam etti. ''Tam üst üste üç defa şu ikisini alt ettim,'' alayla gülerken Liam ve Louis'yi işaret ediyordu.
Niall göz devirdi. ''Ettik,'' diye düzeltti. ''Sanırım bunu kast ediyordun.''
Harry kaşlarını çattı. ''Dostum, yaptığın tek şey arkamdan koşup durmaktı ve bunu yaparken bile daha çok yerde sürükleniyor gibi görünüyordun, sanırım sen topu tekmelemeyi sevenlerdensin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...