6. Bölüm | ''Grupla tanışma''

1.7K 58 2
                                    

Zayn'in beklenmedik misafirliğinin ardından, onu içeri davet etmiş ve birlikte mutfak tezgahının çevresindeki taburelere yerleşmiştik. Bende ona fırından çıkardığım kabarık kapkeklerimden ikram etmiştim. ''Pek hamarat görünmüyorsun aslında,'' diye itiraf etti Zayn, çikolatalı kekinden ısırık alarak. Tepkimi ölçercesine bana bakarken, sadece gülmekle yetindim. ''Övünmek gibi olmasın ama, çok iyi yemek yaparım. Tek başına kalmanın getirdiği avantajlardan biri diyelim.'' 

Zayn, bu dediğime karşın kaşlarını kaldırıp indirdi ve bana 'sen öyle diyorsan' bakışı attı. Sonra toparlanıp ayaklandı. ''Hadi Dakota, geç kalmayalım.'' 

Ona anlamsızca bakınırken, benim bu şaşkın halime yarım ağız sırıttı. ''Washington'da bir konserim var ve yetişmeliyiz!'' Dediğini işitmemle ifadesiz suratıma bir gülümseme yayıldı ve şakayla göğsünün üstüne vurdum. ''Tanrım, Zayn! Beni şaşırtıyorsun.'' 

Zayn'in bu aceleci tavrıyla, kısa sürede küçük bir bavul hazırlamıştım ve bir taksiyle John F. Kennedy Uluslararası Havaalanına varmıştık. Zayn'in ikimize ayırtmış olduğu Washington uçuşu bir saat sonraydı. Bu yüzden biraz havaalanında kafeterya gezmiş, birlikte oturup donmuş yoğurt yemiş ve sohbet etmiştik. Onun bu kadar karmaşık olması kafamda hep soru oluşturacaktı sanırım, nasıl oluyordu da hakkında böyle haberler yapılıyordu anlamıyordum. O tamamen özel biriydi, karmaşıktı ve belki bakışlarının içinde birden çok duyguyu birlikte barındırıyordu ama farklıydı işte. Onu incelemeye devam ederken, koyu renk saçlarını kaplayan beresini çıkarıp saçlarını düzeltti. Burnuma dolan parfümünü ilk defa fark etmiştim. Tarçın ve limon gibiydi ama kolonyadan çok daha erkeksi bir kokuydu.

''New York-Washington uçağı piste iniş yapmıştır,'' anonsundan sonra yerimizden kalkmıştık. Zayn, her ne kadar itiraz etsem de kabul etmeyip hesabı kendisi ödemişti ve check-in yaptırdıktan sonra uzun koridorda ilerleyerek uçağın içine geçmiştik. 

Üç buçuk saatlik yolculuğun ardından uçak, Washington'a iniş yapmıştı. Uçakta geçirdiğim üç buçuk saati, yemek yemek, müzik dinlemek ve uyumakla harcamıştım. Bizi geniş bir araba karşılamıştı. Şoför, bavulumu garaja yerleştirdikten sonra kapılarımızı açtı ve içeri geçtik. Zayn, grup arkadaşları sabah uçakla Washington'a uçarken, beni almak için New York'ta kaldığından bahsetmişti. Bunu neden yaptığını ilk başta anlayamamıştım ancak sonra fark etmiştim. Biz arkadaştık, hem basın toplantısında da herkese Washington'a geleceğimi söylemiştim. Hızlıca otele varıp bavulumu yerleştirdim ve tekrar, arenaya doğru yola çıktık. ''Bunu yapmana gerek yoktu, Zayn,'' dedim gülümseyerek. Zayn kaşlarını çattı. ''Elbette vardı, biz arkadaşız.'' 

Kıkırdadım ve sonra bakışlarımı Zayn'den kaçırıp gözlerimi büyüttüm. Ben kıkırdamazdım çünkü bunun flörtöz bir davranış olduğunu düşünürdüm. Ne yani ben Zayn'le istemsizce flört mü etmeye çalışmıştım? Başımı iki yana sallayıp düşüncelerimi kafamdan kovdum. 

Seni fena etkiledi, eyvah dedi iç sesim. İyi halt yiyorsun, Dakota. 

Kaşlarımı çatıp dişlerimin arasından tısladım. ''Kapat o lanet çeneni.'' 

Zayn bana döndü. ''Bir şey mi oldu?'' 

Başımı abartıyla iki yana salladım. ''Hayır, hayır. Sadece sanırım konsere geç kaldık demiştim.'' Zayn, arka cebinden iphone'unu çıkardı ve ekran kilidini açıp saate baktı, ardından umursamazca omuz silkti. ''Önemli bir şey değil, hallederim ben.'' 

Arenaya vardığımızda, güvenlikler eşliğinde arabadan indik ve sahnenin kulisine girdik. ''Buradan izlemek ister misin?'' diyerek bana doğru döndü ve beklentiyle bakan derin gözlerini doğrudan bana odakladı. 

The Love Is Between Us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin