"Alo?"
"Dakota," diyen boğuk sesini duyar duymaz, içim ısınıvermişti. Yüzüme bir gülümseme yayıldı istemeden.
"Zayn?"
Güldü. "Buluşmak istiyorum sevgilimle artık," dedi, şikayet edercesine inler gibi. "Paparazzilerin ne bok düşüneceği umurumda değil. Film çekimleri bitti, artık benimsin."
Dudağımı heyecanla yaladım. İşte tam da bu esnada, Zayn ile olan benzerliğimi fark ettim.
* Ne kadar da umursamazsın, Dakota! *
Joanne'nin defalarca söylemekten bıkmadığı cümlesi kulağımda yankı yapıyordu.
Şuna bak! Resmen birbirinizi tamamlıyorsunuz, diye fısıldadı iç sesim. Sen ne kadar görmezden gelsen de, Zayn Malik kadar vurdumduymaz bir kızsın, tatlım. Ha, bir de aptal, saf ve aşıksın. Rolünü fazla benimsedin herhalde.
Dişlerimi gıcırdattım. "Dakota, orada mısın?"
Ah tanrım, sürekli iç dünyama kayıp durmaktan bıkmıştım gerçekten! "Evet evet," diye yanıtladım hemen, "nerede buluşalım?"
Joanne, kimle konuştuğumun farkına vardığından olmalıydı ki, pek bir aldırış etmiyordu bana ve alışveriş merkezinin otoparkına inmek için yürüyen merdivenlerde beklemeye devam ediyordu.
"Seni ben alacağım. Neredesin şuanda?"
"Jo'layım. Westfield Shop Center'dayız," deyip ekledim merakla, "bir acelemiz mi var?"
Zayn, sanki gizlediği bir şey varmış gibi, imalı imalı güldü. "Sürpriz, sürpriz."
Kaşlarımı çattım. "Bu senin hayat motton falan mı acaba, Malik? Sürpriz istemiyorum, bilmek istiyorum!" diye ısrar ettim çocuk gibi.
"Güzelim, biraz sabret. Ben de heyecanlıyım senin kadar."
İçimde oluşan afacanvari heyecan kalbimi küt küt ettiriyordu. Zayn sahiden de şaşırtmasını iyi bilen biriydi ve bu yüzden de, aklımda neler olduğuna dair bir ipucu bile yoktu. "Pekala, seni nerede bekleyeyim?"
Gülüşü kulaklarıma yayıldı. "Starbucks'ta."
Nefesimi heyecanla tuttum ve onun gibi güldüm. "Görüşürüz, Bay Malik," aramayı sonlandırıp Joanne'e döndüm, "Zayn-
"Seninle burada görüşecekmiş, sen de onu beklemeliymişsin, biliyorum bunları canım. Görüşürüz sonra," diye sıraladı Joanne, ezberlemişcesine, sonra yaklaşıp yanaklarımdan öptü ve omzuma -şans diler gibi- dokundu. Sahiden haberi vardı da mı böyle davranıyordu, yoksa bizi mi çözmüştü emin olamadım tabi yine. Bir süre saf saf ayakta dikilip, yürüyen merdivenleri geri çıkmakla yetindim.
Starbucks'a adımladığımda, kendime -sonbaharın da yaklaşmasıyla- sıcak bir içecek almaya karar verdim ve sıraya girip bir adet, orta boy White Chocolate Mocha siparişi ettim.
İsmimi seslenmesiyle -bir an için hayranlarıma rast geldiğimi sansam da- kahvemin hazır olduğunu anlar anlamaz, arkama döndüm ve boş bir yere geçtim. Tam otururken, burnuma tanıdık tarçın ve limon kokusu ulaştı. Kafamı kaldırdığımda, Zayn'nin bal gibi, açık kahverengi gözleriyle karşılaştım. "Selam," deyip bana elini uzattı, "hiç oturmayalım, gitmemiz gereken yerde bizi bekliyorlar."
Tek kaşım aniden havaya kalktı. "Ne çeviriyorsun sen ya?"
Kıkırdadı. "Göreceksiniz, bayan. Hadi, tut elimi de kalk artık," deyip önümde bekleyen, ince parmaklı elini işaret etti.
Dediğini yapıp ayaklandığımda, meraktan çatlamak üzereydim. Aklımda biriken kurgulardan hiçbiri mantıklı gelmiyordu. Zayn'di bu! Beni gözü kapalı, DisneyLand'e götüren Zayn Malik!
Ondan her şey beklenirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanficBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...