Sabah uyandığımda, henüz sadece üç saniye içinde telefonum çalmış ve Joanne'in Luke'un yolda olduğuna dair çağrısını almıştım. Nisan ayının ilk haftasına uygun bir şeyler çıkarmak için bavulumu açtım ve yere çömeldim. Yere çıkardıklarımın içinden beyaz, üstünde barış sembolü olan bir tişört seçip üstüme giydim, ardından kot şort ile tamamlayıp üstüme yatağın dibinde duran yün hırkamı geçirdim. Ayaklarıma babetlerimi giydikten sonra hızlıca çantamı alıp odadan ayrıldım.
Koridorda ilerlemeden önce yavaşça başımı çevirip yan odaya -Zayn'in odasına göz atmıştım. Kapı hafifçe aralanmıştı ve bu beynime oraya ilerlememe dair bazı sinyaller gönderiyordu. Tam kapıya doğru adım attığımda aşağıdan bir ses duyuldu. ''Ben çıkıyorum Harry!'' Tanıdık kadifemsi sesi kulaklarımın içinde birkaç defa tekrarlandı.
Başımı iki yana sallamakla yetindim ve koridoru yürüyüp merdivenlerden aşağı indim. Mutfağa girdiğimde sadece Harry'i görmüştüm. Gözlerimle mutfağı iyice tarayıp bakışlarımı tekrar Harry'e diktim. ''Diğerleri nerede?''
''Sete gittiler. Seni bekliyordum,'' diyerek gülümsedi ve tavanın içindeki krepi boş tabağa bırakıp yemek önlüğünü başından çıkardı. Masanın çevresine yerleştiğimde başımı salladım. ''Güzel görünüyor.''
Harry yarım ağız sırıttı. ''Bunu biliyorum.'' Ona dil çıkardım ve tabağımı kendime doğru çekip krepi dilimlere ayırmaya başladım.
Kahvaltının ardından Harry'le stüdyoya vardığımızda bizi Veronica karşıladı. Üstünde hoş bir takım kıyafet vardı ve saçları sanırım jöleyle şekillendirilmişti. ''Hoş geldiniz! Çocuklar Charlie'yle birlikte yola çıktı bile. Benimle gelin, uzun yolumuz var.''
Kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalktı. ''Nereye?''
''Şehrin batısında kalan bir liseyle anlaştık. Bazı sahneler orada canlandırılacak,'' diyerek cevapladı heyecanlı bir sesle. ''Bu gün o sahnelerden birini canlandıracaksınız. Sen ve Zayn. Dosyada üçüncü sayfadaki replikler, biliyor-
''Elbette,'' başımı salladım. ''Hazırlıklı biriyimdir.''
Bana güldü. ''Buna sevindim çünkü çocuklar hala prova yapıyorlar. Oyunculuk hiçte onlara göre değil, fazla tembeller.''
''Hey?'' Harry konuşmanın içine girdi. ''Ben de buradayım!''
Koluna hafifçe vurdum. ''En azından yemek pişiriyorsun Hazz, bu seni kurtarıyor.'' Bu dediğime güldü ve ellerini ceplerine soktu. ''Hala neden sigara içtiğinden söz etmedin.'' Bir anda nasılda konuyu değiştirmişti öyle?
Kaşlarımı çattım. ''Bu nereden çıktı?''
''Sadece.. belki bir sebebi vardır diye düşündüm?'' Neyi kast ediyordu?
''Harry, ne demeye çalışıyorsun sahiden?''
Veronica önden ilerlemeye devam ederken stüdyodan çıktık. ''Zayn mi?'' dedi düşünmeden. Düşünmemiş olmalıydı çünkü bu.. çok anlamsızdı.
''Ne demek bu? Beni tanıyorsun diye biliyordum Harry. Çok klişe ama öyle düşünüyordum. Zayn'in beni etkileyebileceğini nasıl düşünürsün? Zaten kullanıyordum, sadece birkaç ay önce bırakmıştım. Canım istedi ve yine başladım, ne var bunda?''
Harry ellerini hafifçe havaya teslim olmuşcasına kaldırdı. ''Pekala Ottie, neden bu kadar tepki veriyorsun ki?''
Kaşlarım tekrar çatıldı. ''O şekilde hitap etme,'' diye mırıldandım.
''Niçin Ottie?''
Tanrım, bunu neden yapıyordu? Amacı neydi? ''Bana o şekilde hitap etmeyi kesmeni söyledim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...