Son birkaç gündür kafamın içini rahatsız etmeyen iç sesim otel odasına girdiğim anda ötmeye başlamıştı. Önce aptalın teki olduğumu, son zamanlarda eski Dakota'yı bulamadığını ve beni dövmek istediği hakkında birkaç şey zırvalamıştı.
Üstünde The Rolling Stones baskısı olan siyah tişörtü kafamdan geçirirken kısık sesle ana okulumda öğrendiğim saçma bir şarkıyı mırıldanıyordum. Neden susmayı düşünmüyorsun? diye söylendi iç sesim. Ayrıca daha önce bu tür tişörtlerden bir tane giydiğini de hiç hatırlamıyorum. Tarzını yıkan kişiyi tahmin et-
''Birazcık da olsa çeneni kapatamaz mısın?''
Evet, iç sesimin hiç gelmemesini dilerdim. Çünkü geldiğinde kesinlikle deliye dönüyordum. Ayrıca belki de kesinlikle öyleydim, evet öyle olmalıydım. Siz hiç iç sesinizle kavga ettiniz mi?
''Bir sorun mu var?'' Gelen ses neyse ki -muhtemelen- lavabo kapısının ardında dikilen Zayn'dendi. Musluğu açarken kapıya dönerek seslendim. ''Ah..hayır, sadece musluğu açamadığım için kendime kızıyordum!''
Gözlerimi devirdim, yalan söylemek üzerinde pratik yapmalıydım.
Altıma bir ay önce aldığım siyah mini şortu geçirdikten sonra musluğu kapatıp lavabodan ayrıldım. Zayn beni gördüğünde bakışlarını hızlıca vücudumda gezdirdi. ''Hediyemi kabul ettiğin için teşekkür ederim.'' Güldü. ''Bu sana gerçekten yakışmış.''
Ah, evet. Ayrıca iç sesimin dalga geçtiği tişört de Zayn'in hediyesiydi. Miley'nin The Rolling Stones'u çok sevdiği, onunla tanıştığımda iyi bir izlenim bırakacağı hakkında bir şeylerden bahsetmişti ama pek dinlememiştim. Ona sadece gülümsemekle yetindim -ne kadar başarılı olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Birlikte odadan ayrıldıktan sonra resepsiyondan bir taksi çağırmasını istedik. Birkaç dakika içinde taksiye binip arenaya gitmek için yola çıktık.
''Somurtuyorsun.'' Zayn'in sesini duyunca ona doğru döndüm ve başımı iki yana salladım.
''Hayır..sadece çok heyecanlıyım.'' Öncekinden daha iyiydi diyen iç sesimin kıkırdadığını duysamda camın ardından dışarıyı seyretmeye devam ettim.
Taksi durduğunda Zayn parayı verip kapıyı açtı ve dışarı çıktık. Arenaya giriş yaptığımızda etrafın yeni dolmaya başladığını fark etmiştim. Ortada özenle hazırlanmış büyük ve uzun bir sahne vardı. Sahnenin arkasında ise kocaman bir perde duruyordu. Işıklandırmalar yanıp sönerken, görevliler sahnedeki duman makinelerini kontrol etmekle meşguldü.
Dört kişilik bir ergen grubunun yanından geçerken Zayn başına taktığı kepini düzeltmeden önce bana verdiği hırkanın kapüşonunu kafama geçirmemi istemişti. Etraf iyice kalabalıklaşıyordu ve biz, daha yeni tribüne ulaşabilmiştik. ''Konserden sonra kulise gideceğiz, belki daha sonra beraber bir şeyler yaparız?'' diye önerdi Zayn. Onu başımla onayladım ve gülümsedim. Belki de bahsettiği gibi eğlenceli ve iyi bir kızdı. Sonuçta internete o kadar da güvenilmezdi değil mi? Ön yargılı davranmadan önce onunla tanışmalıydım.
Işıklandırmalar renk değiştirirken bir anda hepsi kırmızı oldu, ardından sahnedeki büyük perdeyi bir görüntü doldurdu. ''Aha, işte benim kızım,'' diyerek güldü Zayn. Perdeye yansıyan görüntü Miley'nindi. Zayn'in dediğini göz ardı ederek onu inceleme altına aldım. Üstündeki siyah, deri büstiyerin kopçalarını bağladıktan sonra göz kırptı ve güldü. ''Hazır mıyız, millet?!''
Etraftaki herkes çığlık atmaya başlamıştı. ''Çok tatlı, değil mi?''
Sahneye bakmaya devam ederken gülümsemeye çalıştım. ''Evet, galiba.'' Kızın göğüslerini incelemeyi kesecek misin? Bir an için iç sesimin değilde Zayn'in bunu söylediğini sanıp kalp atış ritmimin ikiye katlanmasına sebep olmuştum. Ama maalesef ki iç sesim bana geri döndüğünü haber veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...