30. Bölüm | ''Let me sober you up''

988 56 7
                                    

Yayınlasam mı yayınlamasam mı emin değildim, çünkü hiç içime sinen bir bölüm değil ama çok bekletmek istemedim. 

İyi okumalar. :)

Minik kutunun kapağını açtığımda karşıma gümüş rengi bir kolye çıkmıştı. Kolyenin üzerindeyse..italik bir şekilde The Love Is Between Us yazıyordu. Bakmamam gerektiğini biliyordum ama, iki defa katlanmış kağıt parçasını elime aldım ve beklemeden açtım. 

Mutlu yıllar, Dakota. 

500 4. Ave, San Diego, CA 92101

Altında yazan herhangi bir isim yoktu, ve bunun olmasına da gerek yoktu zaten. Çünkü beni San Diego'daki bilmediğim bir adrese davet eden bu kağıt parçasını onun dışında başka kimseden alamazdım. Muhtemelen kağıt parçasını yırtıp çöpe atmam ve yatağıma geri dönmem gerekiyordu, ancak son zamanlarda ki tutumumun pek mantık düzeyine erişir olduğu söylenemezdi. Kağıt parçasında yazan adresi telefonumdan internete bağlanarak aradım ve buranın, FLUXX isimli bir gece kulübü olduğunu öğrendim. Harika, zaten California sahiline paralel, şık bir restoran adresi olacağını düşünmek kesinlikle aptallık olurdu. 

Aptal değil misin ki? diyerek alaya aldı iç sesim. Göz devirdim ve telefonu baş ucuna bıraktım. Tam olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ona karşı neden kısa süre de yumuşamaya başlamıştım ki? 

Tanrı aşkına, o beni her şeyden bihaber yurt dışına çıkarmıştı ve buna..buna kesinlikle hakkı yoktu..ama yinede bir yanım su katılmamış bir sersem gibi, hala oraya gitmenin kötü bir fikir olmadığını düşünüyordu. Ben de yine mantıksız olan şıkkı yuvarlak içine aldım.

Üstümdekileri çıkarıp bavulumun içini didiklemeye başladım ve sonunda, çıkardığım siyah, göğüs kısmı metal taşlarla kaplı, straplez elbiseyi hızlıca üzerime geçirdim. Bu günün özel olduğunu zırvalayıp duran iç sesime ilk defa ayak uydurarak, bordo platform topukluları giyip boy aynasının karşısına geçerek kolyeyi boynuma taktım. Tamamen makyajsız, uykudan dolayı şişmiş mavi gözlerimle kendime bakınırken, en son film seti için ağır bir makyaj yaptığımı hatırladım ve belki..bu gün için de bir şeyler yapabilirdim. Bavuldan çıkardığım makyaj çantasını yatağın üzerine bırakıp içinden siyah bir far, allık ve koyu kırmızı ruj çıkardım. Bir yanım benimle gurur duyuyordu ve öteki yanımsa cırlamaya devam ediyordu. 

Hayır, sersem. Hayır. Neden bir aptal gibi davranmaktan bıkmıyorsun? 

Lou'dan nasıl yapıldığını öğrendiğim dumanlı göz makyajını tamamlayıp allıkla yanaklarımı renklendirdikten sonra koyu kırmızı ruju alt dudağıma yayıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Parfümü üstüme bocalayıp el çantamı omzuma astım ve hızla odadan, ardından süitten ayrıldım. Aptalın tekiydim, ve bunu daha sonra önemseyebilirdim. 

Otel lobisinden çağırttığım taksi geldiğinde, saçlarımı geriye atıp kapıya doğru yürümeye başladım. Kendimi bu giysi ve makyajın içinde oldukça tuhaf hissediyordum. Taksiye biner binmez üzerinde adresin yazdığı kağıt parçasını şoföre uzattım ve biraz dinlenebilmek için sırtımı koltuğa yasladım. Kesinlikle düşünmeden hareket ediyordum, ve bu her şeyin başlamasına da yol açan asıl şeydi. O sahte itirafı ederken kesinlikle düşünmeden davranmıştım, ve olması gerekenin aksine, pişman değildim. Yani..bunun için de o kadar düşünmeme gerek yoktu. 

Yaklaşık kırk dakikalık yolculuğun sonunda taksi şoförüne parasını verip FLUXX Gece Kulübü'ne doğru adım atmaya başladım. Izbatdut kılıklı iki adamın arasından kulübe girdiğimde etrafın neon renkli ışıkları gözlerimi kamaştırdı. Ortada daire şeklinde geniş bir alan vardı ve etrafı pembe deri koltuklarla çevriliydi, kulübün diğer bir köşesindeyse büyük bir bar tezgahı bulunuyordu ve yanlış görmediysem bir tane de DJ platformu vardı. Yabancı bir tavırla etrafı incelemeye devam ederken, üzerinde straplez bir tişört ve mini bir etek giyen sarışın garson sahte olduğuna yemin edebileceğim bir gülümsemeyle yolumu kesti. ''Merhaba, hoş geldiniz. İkramımızı kabul edin, lütfen.'' Elime bir kokteyl bardağı tutuşturup kalabalığın içine karıştığında şaşkınlıkla elimdeki renkli içeceğe baktım. Turuncu ve sarı rengiyle karışık, tatlı bir içkiye benziyordu. Bardağın kenarına bir portakal dilimi sıkıştırılmıştı ve renkli pipeti küçük bir şemsiyeyle süslüydü.

The Love Is Between Us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin