9. Bölüm | ''Sürpriz''

1.6K 46 1
                                    

Dakota Collins, ünlü pop starı Zayn Malik ile olan ilişkisini doğruladı!

İlk başta ilişkilerini yalanlayan çift, geçen gece Alan Carr Chatty Man programında bunun gerçek olduğunu ancak aralarının limoni olduğunu açıkladı. Bunun yanında çekilecek olan One Direction filminde Zakota çiftinin baş rolü paylaşacağı da Dakota Collins tarafından haber verildi. Çift, program boyunca konuşmadı, birbirlerine bayağı kırılmışlar anlaşılan! (Hey Girl'den alıntıdır.)

Sabah kısa bir kahvaltının ardından masa üstü bilgisayara geçtiğimde karşılaştığım haber buydu. Bunun olacağını biliyordum ama sabah aklım başıma geldiğinde ne kadar aptalca bir şeye karıştığımı daha yeni anlayabilmiştim. Joanne, beni öldürecekti. Zayn'le bu konu hakkında hiçbir şey konuşmamıştım, yani anlayacağınız bu hiçbir şeyi değiştirmemişti. Programdan sonra Alan'la vedalaşıp bir taksiyle oradan ayrılmıştım. Haberlerin üstünde gezmeye devam ederken, sıkıldığımı fark edip bilgisayarı uyku moduna aldım ve ayağa kalktım. Salona girdiğimde yerde tepetaklak duran pelüş pandaya kaymıştı gözüm. Gözlerimi oradan ayırıp koltuğa yayıldım. Acaba şekerleme mi yapsaydım? Tam gözlerimi kapayacağım sırada kapının zili çaldı ve yerimde doğrulup ayaklandım. Kapının önüne geldiğimde beklemeden açtım kapıyı. Karşımda beklemeyi hiç düşünmediğim kahverengi dalgalı saçları ve neşe saçan suratı görmüştüm. ''Eleanor? Burada ne arıyorsun?'' En önemlisi evimi nereden biliyorsun? Ah, doğru tabii. Çocuklar beni evden almaya gelmişlerdi geçen gün. 

''Biraz canım sıkıldı ve belki dolaşırız diye düşündüm?'' deyip masumca baktı gözlerime. Onun bu haline gülümsedim ve askılıktan paltomu alıp daireden dışarı çıktım. ''Tabii, bu iyi olur. Bende çok sıkılmıştım.'' 

Eleanor'la kısa sürede Times Meydanı'na gelmiştik ve Starbucks'a girip kahvelerimizi alarak bir köşeye geçmiştik. ''Bugün bir plan yapmayı planlıyoruz,'' diyerek kısa sürede konu açtı Eleanor ve White Chocolate Mocha'sından bir yudum aldı. 

''Niye ki?'' dedim önemsemezce ve bende frappuccino'mdan bir yudum aldım. Eleanor kaşlarını şaşkınca havaya kaldırdı. 

''Yaşıyor musun sen, Dakota? Bugün sevgililer günü.'' Ah, nasılda aklımdan çıkmıştı öyle? Şaşkın görünmeye çalışarak kaşlarımı kaldırmaya devam ederken başımı salladım. 

''Ah, o gün. Ben evden çıkmayı düşünmüyorum.'' Eleanor ciddi olup olmadığımı anlamak istercesine gözlerini kıstığında göz devirdim. 

''Gerçekten çok yorgunum, Eleanor,'' diyerek yalan söyledim ayak üstü. Sadece Zayn'in yüzüne bakmak istemiyordum. Onunla konuşmak istemiyordum, aynı ortamda bulunmayı hiç istemiyordum. Ve asıl problem. Ben ne yapacaktım, tanrı aşkına? Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi def etmeye çalıştım.

''Saçmalama, Dakota. Bu gün yılda bir geliyor ve zevkini çıkarmalısın. Sorun Zayn mi?'' Düşüncelerimi okuduğundan gerçekten şüphe ediyordum. Bakışlarımı içeceğimin üzerinden ayırıp Eleanor'un gözlerine diktim.

''Evet, sorun Zayn.'' Bunu ben mi söylemiştim? Ağzımı kontrol etmeyi ne zaman unutmuştum? 

''Anladım,'' dedi sakince. ''Ben seni zorlamak istemiyorum, Dakota.. Sonuçta hepsi senin kararın. Ah, ayrıca ben duydum ki..aranızda ki şeyin geçen gün ki talkshow'da gerçek olduğunu söylemişsin.'' Gözlerimi sıkıca kaparken yüzümü buruşturdum ve sonra hemen açtım gözlerimi.  ''Doğru duymuşsun.'' 

Eleanor'un gözleri büyüdü. Ona neden bunları anlattığım hakkında bir fikrim yoktu ama gülümsemesi bir şekilde ona güvenebileceğimi söylüyordu sanki. Bu yüzden ona her şeyi anlattım. Zayn hakkındaki düşüncelerimi, onunla başta gerçekten iyi anlaşan iki arkadaş olduğumuzu, sonra her şeyin değişmeye başladığını, beni kıran sözlerini ve şu talkshow da yaptığım açıklamanın asıl sebebini. Eleanor ise bana sadece gülümsemekle yetinmişti ve Zayn'in üzgün göründüğü hakkında birkaç şey anlatmıştı. Onu üzmeyi ve üzgün görmeyi gerçekten istemiyordum. Ama tabii ki bunların hiçbiri bu gün yaptıkları plana katılacağımı göstermiyordu. Eleanor'la biraz daha başka konulardan sohbet ettikten sonra bana Louis ile buluşacağına dair söz verdiğini söyledi ve ayrıldık. İlk başta eve gitmeyi düşünsemde son anda vazgeçtim ve biraz dışarıda vakit ayırmaya karar verdim. Acaba gitmeli miydim? Hem orada diğerleri de olacaktı. Zayn'le konuşacağımı kim söylemişti ki? Harry ile de takılabilirdim, öyle değil mi? O da tıpkı diğerleri gibi espriliydi ve sohbeti de gayet iyiydi. Hem onun dışında grupta başka bir bekar daha vardı. Yemek canavarı olan sarışından bahsediyorum. Kafamın içinde aniden beliren bu düşüncelerin ardından, yönümü sağa kırıp kendimi alışveriş merkezinin kapısından içeri attım. Burası Macy's'di, daha önce Zayn'le bulunduğum yer yani. Bu yüzden bana hemen onu hatırlatmıştı, aklıma birlikte takıldığımız günler gelince istemsizce yüzümde bir gülümseme oluştu ve sonra bunu fark edip hemen yok ettim. Mağazalardan mağazalara gezmeye devam ederken, en son girdiğim mağazadan beğendiğim birkaç parçayı satın almıştım, bu yüzden bir elim poşetlerle doluydu. Gri, omzundan kolunun belli bir kısmına kadar açık ve kısa bir tişörttü, üstündeyse 1980 baskısı vardı. Bu sefer daha salaş bir şeyler seçmeye çalışmıştım. Altıma da dört tane yırtık şort almıştım. İkisinin üstünde taşlar vardı, biri çiçekliydi ve diğeride Amerikan bayraklıydı. Siyah taşlı koridorda ilerlerken solumda gördüğüm pemberle kaplı aksesuar dükkanına girdim. İçeriyi gezerken, yüzükleri incelemeye başladım ve mavi bıyıklı bir yüzük ilgimi çekti. Parmağıma takıp uzaktan baktım. Evet, bunu sevmiştim. İlerleyip küpelere bakmaya başladım. Elime beğendiğim bir tanesini aldım. Sağ kıkırdağımda bir, sağ ve sol kulak mememde üç tane delik vardı. Kıkırdağım için kuş tüylü bir tane ve diğer üç deliğim içinde küçük gümüş, altın ve siyah renginde top küpeler seçmiştim. Beğendiğim aksesuarları aldıktan sonra mağazadan ayrıldım. 

The Love Is Between Us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin