48. Bölüm | "Gerçek bir peri masalı"

198 8 8
                                    

"Ne demek, hala Colorado'dasınız?" Paul'un öfkeli sesi, Zayn'nin telefonundan sertçe dışarı çıktı.

Zayn, ailesiyle birlikte bir gün daha, kayak yapmak için, tatili 3 Ocak'a kadar uzatmıştı. Sabah da, toparlanmaya başlamıştık. Çocukların Toronto'ya gitmesi gerekiyordu konser için ve biz hala Colorado'daydık. New York ve Colorado'nun arasında beş saat uçuş vakti olduğunu göz önünde bulundurursak, bayağı bir stres altında olduğumuzu düşünebilirdiniz çünkü bunun üzerine, çocuklar özel jetle, yaklaşık iki saatte, Toronto'da olmalıydılar.

"Zayn Malik, derhal New York'a dön! Yoksa turneyi sensiz devam ettirmemiz gerekecek!"

Sinirle, telefonu Zayn'nin elinden çektim ve kulağıma dayadım. "Paul, ona bu şekilde bağıramazsın. Ona ben bile bu şekilde bağırmıyorum!" diye çemkiriverdim, dayanamayarak. "En kısa sürede orada olacağız! Sinirlerine hakim ol ve bizi bekle."

Telefonu, Paul'un yüzüne kapatıverdim. Zayn, bana şaşkınca bakarken, yamukça güldü. "Öfkeliyken çok seksi oluyorsun, bebeğim."

Göz devirdim. "Hadi, şu çantayı al da otobüse bin. Uçuş zaman alıyor ve geç kalıyoruz," ayağımın dibindeki çantayı gösterdim. İçinde Yaser'in bana aldığı gitar duruyordu.

Malik ailesi, iki gün daha burada kalacaktı. Kızların çok hoşuna gitmişti bu tatil; durum böyle olunca da, uzatmışlardı. Onlarla vedalaşıp, otobüse bindik ve yola çıktık. Akşama kadar New York'a varmış olmamız gerekiyordu. Neyse ki, erkenden uyandırabilmiştim Zayn'i. Kahvaltı bile yapamamıştık, zaten sonra da Paul arayıp bizi azarlamıştı.

Şanslıydım ki, hostes bize kahvaltılık bir şeyler ve kahve getirdi. Ben de karnımı doyururken, karlı yolu izlemeye koyuldum.

Aspen-Pitkin Ülkesi Havalimanı'na geldiğimizde, ilk uçakla New York'a dönüşümüz başlamış olmuştu. Yol boyunca, Zayn ile beraber uyudum çünkü sabahın köründen beri uykusuzdum. John F. Kennedy Uluslararası Havalimanı'na inen uçağımızdan ayrıldıktan sonra, bavullarımızı aldık ve Zayn de Paul'a geldiğini haber verdi. Zayn, havalimanından özel jet ile Toronto'ya uçacaktı, ben de evime dönecektim. Onu geçirmek için beklemeye karar verdim.

"Özleyeceğim seni," dedim, sıkıntılı bir sesle. Zayn, Paul'un ona burada beklemesini istediğini söylemişti. O kadar kızmasına rağmen, çocuklardan önce varmıştık. Bence ona bir özür borçluydu.

Zayn, beni belimden tutup, sıkıca sardı. "Oraya varınca, seni arayacağım, güzelim," deyip, başımdan öptü. "Bir ay sonra, ufak bir aramız var programda. O zaman görüşeceğiz, tamam mı?"

Hafifçe başımı sallamakla yetindim. "İyi yolculuklar, sevgilim," mırıldandım.

Paul, Zayn'i aradığında, Zayn havalimanına giriş yapmak için güvenlik kısmına ilerlemeye başladı. Girmeden önce, son defa, bana sarıldı ve dudağıma kısa bir öpücük verip, gülümsedi. Tanrım, vedalardan nefret ediyordum.. onlarla geçirdiğim koca bir seneden sonra, üç ay ayrı kalmak oldukça zorlayıcı olacaktı. Eh, en azından bir ay sonra tekrar onu görebilecektim ve sonra yine bekleyecektim..

Bir taksiyle havalimanından ayrıldım ve Times Meydanı'nda kalan apartman daireme geri döndüm. Şoför bavulumu garajdan çıkarıp, bana uzattı. Ücreti ödedikten sonra, apartmana giriş yaptım. Sanırım ilk defa, buraya dönmüş olmaktan pek de memnun hissetmiyordum.

Daireme girer girmez, Yaser'in bana hediye ettiği gitarı, dikkatlice bir köşeye kaldırdım ve bavulumu boşaltıp, giysilerimi gardırobuma dizdim. Ah, bir dahaki sefere bavulla gitmeyecektim hiçbir yere. Bu rutini yapmaktan yorulmuştum. Mümkünse, birkaç ay sadece New York'ta kalmak istiyordum.

The Love Is Between Us Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin