Kendimden emince ilerlemeye başlamadan önce Zayn'in arkamda bir şeyler gevelediğini işitmiş ancak anlamamıştım.
''Dakota!'' diye seslendi. ''Nereye gidiyorsun, tanrı aşkına?''
Neden ona doğru ilerlediğimi bilmiyordum ama garip bir şekilde onu merak ediyordum ve belki tanışabilirdim?
Kaşlarımı çattım, bu gerçekten komik olurdu ve tuhaf görünürdü sanırım. Bir an sonra kaşlarımı eski haline bırakıp gülümseyerek Perrie'nin önünde duraksadım. Başını kaldırıp beni gördüğünde yüzünde garip bir değişiklik olmuştu. Belimi saran ellerle Zayn'in de geldiğini fark ettim. ''Ah,'' deyip yüzündeki saçma ifadeyi gülümsemeye dönüştürdü. ''Merhaba Zayn,'' bana döndü ''ve ımm..Dakota'ydı değil mi?''
Başımı abartıyla salladım. ''Evet, aynen öyle.'' Suratımdaki muhtemelen sinir bozucu görünen ifadeyle elimi ona doğru uzattım. ''Memnun oldum, Perrie.'' Elimi sıkarken Zayn kulağıma eğilip fısıldadı.
''Ne yapıyorsun, Dakota?'' Ona cevap vermedim ve Perrie'ye döndüm.
''Türkiye, ha?'' Evet, az önce Perrie'yle tanışmanın komik ve tuhaf olacağını düşündüğümü biliyorum ama biliyorsunuz, biraz umursamaz olmaya çalışıyordum ve böyle daha iyi oluyordu.
''Evet, bu akşam bir konserimiz var,'' diyerek samimiyetle gülümsedi Perrie. Bir an için bakışları Zayn'le buluşsada tekrar bana döndü. ''Gelmek ister misiniz? Hey Zayn, bir gün İstanbul turu yapmayı düşünüyorduk. Hatırlıyor musun? O gün adına konserime katılmanızı gerçekten isterim.'' Bilerek mi yapıyordu? Sıktığım dişlerimi serbest bırakıp gülümsemeye çalıştım, pek başarılı olmadığıma emindim. Muhtemelen dudaklarım bir milim bile kıpırdamamıştı.
Zayn'e döndüğümde ne söyleyebileceğini düşünen bir hali olduğunu fark ettim ve boğazımı temizledim. ''Bu güzel olur, hem sanırım şimdi bizde yemek yiyecektik. Bize katılmasında bir sakınca olmaz, öyle değil mi Zayn?''
Tamamen salaktım, bunu neden teklif ettiğimi inanın bende bilmiyordum ama belki sadece onu tanımak istiyordum. Zayn, bu sarışın kızda ne bulmuştu acaba? Başımı hafifçe iki yana sallayarak düşüncelerimi kafamdan atmayı denedim.
''Imm..tabii Dakota..neden olmasın?'' Zayn'in gerildiğini fark etmiştim, sanırım bana kızıyordu. Bu normal olmalıydı, sonuçta eski kız arkadaşını yemeğe davet etmiştim. Tanrım.
''Aaa..evet bizde vakit geçirmek için buraya gelmiştik ama kızlardan ayrılırsam sorun etmeyeceklerdir.'' Çantasını omzuna asıp bize gülümsedi. ''Birkaç dakikaya size yetişirim. Bana mesaj at, Zayn.'' Perrie cevabımızı beklemeden arkasını dönünce Zayn'le birlikte alışveriş merkezine giriş yaptık. Güvenlik kontrolünden sonra Zayn sinirle soludu. ''Ne yaptığını sanıyorsun, Dakota? Neden onu çağırdın? Birlikte yiyebilirdik!''
Haklıydı aslında. Beraber yemeliydik. ''Sadece onu tanımak istedim Zayn, oluruna bırakamaz mısın?'' Aynı sinirli soluğu tekrar aldı ve adımlarını hızlandırıp yürüyen merdivenlere bindi. Küçük yavru bir köpek gibi onu takip ederek arkasından merdivene bindim ve yanına yetiştim. ''Zayn, yapma. Sadece birkaç saat bizimle oturacak. Neden uzatıyorsun ki?''
''Tamam, Dakota,'' diye mırıldandı ve ilerlemeye başladı. Birkaç adımla tekrar yanına yetiştim ve Sushi-co'ya girdik. Aslında çiğ balık yemeyi pek sevmezdim ama zaten yılda bir ya da iki kez yediğim zamanlar oluyordu.
Bir köşeye geçtik ve kendime içinde en az sushi'si olan menüyü söyledim, yanına da zencefilli tavuk sipariş ettim.
''Hadi, Perrie'ye mesaj at Zayn,'' diye ona hatırlattım. Zayn hafifçe oflayıp telefonunu çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Love Is Between Us
FanfictionBir aktris. Filmleri gişede kuyruk oluşturuyor, sıkça imza törenine gidiyor, milyonlarca hayranı var. Bir gazeteci onu görüyor ve soruyor: ''Bize aşkı tanımlar mısınız, Bayan Collins?'' Gülümseyerek gazeteciye dönüyor ve cevaplıyor. ''Aşk, sadece...