Mustafa, sabahın ezen acı soğuğunda evden çıkıyordu. Eflatun'u gördü yolda. Koşup ona yetişti. Yüzüne dikkatlice, özlemle baktı. Bu yüz ona çok iyi geliyordu. Eflatun'un yüzündeki aydınlık hiçbir kızdakine benzemiyordu.
Genç kız, dün gelemediği için özür diledi, annesiyle mutfak alışverişine çıkmak zorunda kalmıştı.
Eflatun, mahalleye zenginlerin yaşadığı bir semtten gelmişti. Doktor babası zengindi, genç bir kadınla kaçıp gitmiş; evi, arabayı, eşyaları, diğer malı mülkü satıp kayıplara karışmıştı. Aile sefilliğe düşmüştü. Evin abisi üniversitede okuyordu, evden çok uzaktaydı.
Eflatun ise özel liseden ayrılmak zorunda kalmıştı, parasızlık yüzünden. Devlet liselerinden birine gidecekti; ama maddi olarak ailesine destek olmak için şimdilik çalışmak zorundaydı, zor günler geçene kadar. Gelecek sene Lise 1'den devam edecekti. Annesinin müşteri olarak gittiği kuaför dükkanında çalışmaya başlamıştı. Başta çok zoruna gitmiş, utanmıştı. Bir zamanlar piyano çalan Eflatun kömür sobalı bir gecekonduda yaşam mücadelesi veriyordu, hayat ne tuhaftı. Soba nedir bilmezdi, kazanı boşaltmasını, doldurmasını, yakmasını bilmezdi. Banyo kazanında ısıtılan suyla banyo yapmayı ilkellik olarak görürdü. Şimdi bütün o ilkelliğin, yaşam biçiminin parçası olmuştu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...