"Kendini berbat hissetmene yol açmadığına sevindim. Bazısı böyle işleri küçük görür."
"Onlar neyin değerli olduğunu bilemez."
"Bu işi tabi seversin. Benim gibi güzel bir iş arkadaşın var."
Ama buna iş denemezdi. Çünkü soğuk; yani zor doğa şartları yoktu. Kir pas, pislik yoktu. Zor insan yoktu. Küfür, kavga, hır gür, rekabet yoktu. İşin belirli süreçte bitirilmesi gibi bir baskı yoktu. Burada her şey yaz gecelerindeki yıldızlar kadar sakindi.
3 gün sonraydı. Sabahın erken, sessiz saatleriydi. Mustafa uyanmış, yatağın içinde oturuyordu. Kalorifer yanıyordu. Kalorifer denen şeyden hiç hoşlanmamıştı bu daireye geldi geleli. Sıcak bunaltınca kapatıyor, üşüyünce açıyordu. Kalorifer havayı kurutuyor, odada nefes alınmıyordu. Yataktan çıkıp pencereyi açtı. İncecik kar ritmik biçimde tin tin yağıyordu. Yavru kedi misali. Üstelik biraz da olsa tutmuştu. Apartmanın bahçesi, ağaçlar, apartman sakinlerinin araçları kar altındaydı.
Mustafa, içinde saf bir şey hissetti, galiba bunun adı mutluluktu
Yaşama ve başarma azmi duydu. Kendine yeni ve daha gelişmiş bir yaşam biçimi tasarlamak ve onu gerçekleştirmek için delice mücadele etmek hissi duydu. Büyük işler yapacaktı hayatında. Nedenini bilemedi bir hüzün sardı ruhunu. Eski evdeki soba aklına geldi. Canavar gibi hor hor yanardı, yandı mı odayı cehenneme çevirirdi. Fazla sıcağın dağılması için kapıyı bacayı açtıkları o ortamı özledi. Üç ayaklı köpeğini özledi. Fatih'le eşek gibi çalıştığı ya da tartıştığı günleri özledi. Roket atarlı geceyi özledi, mezarlıkta geçen geceyi bile özledi. Acıdan yamulduğu bütün geçmiş günlerini özledi. Kaybetmeyi özledi. Eski mahallesinin bütün rezilliklerini özledi. Bu yeni işi çok hanım evladıydı. Ağzı süt ya da çikolata kokuyordu. Hiç vahşi ve amansız değildi. Hiç sokak çocuğu tarafı yoktu. Çok usluydu, çok kibardı, çok insandı ve hayvan hiçbir tarafı yoktu.
Mustafa, orada kanıyla canıyla zorlanmamıştı. Tırnaklarıyla kazımamıştı. Tek damla ter dökmemişti ki. Orada nasıl delice mücadele etsindi ki; damarlarında akan çılgın enerji ve o iş hiç uyuşmuyordu. Birçok devlet memuru gibi akşama kadar bir şekilde vakit geçirip çene çalıp ay sonunda maaşını alacaktı, önemli olan buydu. İşsiz geçen günlerin acısını hatırladı.
Saçmaladığını düşündü. "Zırvalıyorum canım" diye düşündü, artık yeni ve iyi bir işi vardı ve geleceğe dair büyük ve güçlü hayaller kurabilirdi. Artık kaybeden, ezilen, üç kuruşa sabahtan akşama kadar köle gibi çalışan değildi. Geride kalmıştı bütün berbat ve karanlık şeyler. Yeni işinde kendini köle gibi hissetmiyordu, Neslihan çok kibar, içten ve cilveli bir kızdı. Ona hep iyi davranıyordu. Artık seçkindi, değerliydi, temizdi ve kendini harcanmış hissetmiyordu, boşa kürek çekmiyordu. Aylık maaşı olduğuna göre taksitle büyük bir şeyler satın alabilirdi. Geçmiş iş manzaraları hatırladıkça ve şimdiki durumuyla kıyaslayınca kendini cehennemden kurtulmuş gibi görüyor; ama hissedemiyordu. Geçmiş iş köleliği çok pis ve çok derin bir pislik çukuydu. Yeni işi ve Neslihan'a bakmak, onunla sohbet etmek çok keyifliydi. Ama Fatih'le çalıştığı gibi değildi. Cemil'le geçirilen geceler gibi değildi. Cemil ve Fatih'leyken kan
akışında ilahi bir güzelliğin süzüldüğünü hissederdi. Yeni işi ona tuhaf geliyordu. Bir terslik vardı içinde ya da dışında bir yerde. Sonunda vahayı bulan susuz ve aç ceylan neden mutsuz olsun ki? Artık hayatını düşündüğünde can sıkıcı bir manzara gelmeyecekti gözlerinin önüne. Can sıkıcı zifir bir karanlığa sürüklenmeyecekti düşünceleri. Geleceğe dair ufuk oluşturmalıydı artık. Çünkü oluşturabilme imkanlarına kavuşmuştu sonunda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...