Mustafa, sokağın köşesini döndü. Eflatun kuaför dükkkanının önünde takım elbiseli parlak bir gençle konuşuyordu.
Hiçbir zaman öyle siyah bir takım elbisesi, gömleği, ayakkkabıları olmamıştı. Üst sınıfa geçen komşu çocukların ya da akrabaların eskilerini giymişti hep. Bir gün Eflatun böyle biriyle yakınlaşıp çekip giderdi hayatından. Kızların ne yapacağı belli olmazdı. Zaten parasız hiçbir kızı elde tutamazdı.
Zibidi Mustafa'nın yaklaştığını görünce gitti. Park halindeki arabasına binip uzaklaştı.
Eflatun'un gözleri seveceklikle parladı.
Sarılıp yanaktan öpüştüler.
"Eski bir arkadaşım. Burada çalıştığımı duymuş. Selam vermek için gelmiş. Beni eski ben sanıyor. Ne işim olur onunla. Saçma sapan şeylerin peşinden koşuyor. Kimseye faydası yok. Bende sakız kadar değeri yok. O altındaki arabayı da sonunda toslayacak bir yere."
Kaldırımda el ele yürümeye başladılar. Bir süre sessiz yürüdüler.
"Saygı duyarım."
"Yalancı... Leş gibi görünüyorsun."
"Teşekkür ederim."
Şakalaşma bir süre oyalayıp eğlendirdi ikisini de. Yorgunluklarını aldı.
"Ne işindesin?"
"Bir iş işte."
"Canın çıkmış gibi bakıyorsun."
"Zaten öyle, çok berbat bir iş, bütün enerjimi emdi."
"O zaman o işi yapmamalısın."
"Biliyorum."
"Ne işi?"
"İş işte."
"Kaldırım mühendisliği gibi mi?"
��
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...