Mustafa uyandı, odasının kapısı tıklatılınca.
"Evlat uyan. Öğle oldu." dedi yaşlı adam.
Mustafa tuvalete gitti, elini yüzünü yıkayıp salona, masaya kuruldu, kahvaltı yapmaya başladı. Yaşlı adam yemek yiyordu, durdu, mahzunca Mustafa'ya baktı, canı sıkılarak dedi ki: "Neslihan kayıp, kahvaltı yapıp onu aramaya çıkalım, burada bir yerde olmalı."
"Kayıp mı?!"
"Evet."
"Neden kayıp olsun canım? Ona kötü bir şey mi yaptınız?" diye bağırdı.
"Biz canavar değiliz. Bir şeyden korkup kaçmış. Aranızda konuştuklarınızı duydum. Herhalde bunlara inandı. Bu durumda sorumlu sensin. Arkadaşını gaza getirdin ve kaçtı."
"Hayır; o sizin iyi insanlar olduğunuzu söylüyordu, size inanıyordu!"
"Kahvaltını bitir, onu bulmalıyız."
"Doydum."
Mustafa üstünü giydi, yaşlı adam tüfeğini aldı, dışarı çıktılar.
Samanlıktaydılar.
"Sen şu tarafa bak, ben şuraya bakacağım" dedi yaşlı adam.
Mustafa, araştırma yapıp döndü, yaşlı adam saklandığı yerden aniden çıkıp tüfeği ona doğrulttu. Mustafa kaçmaya çalıştı. Ayağı kaydı, yüz üstü kapaklandı yere. Yüzü, üstü başı saman oldu.
Yaşlı adam ateş etme sesi çıkardı, kahkaha attı: "Kaçamadın. Korkak salak. Çoktan gebertmiştim seni." Güldü.
Elini uzatıp Mustafa'nın doğrulmasına yardımcı oldu.
"Bizim kötü olduğumuzu düşünmek ne kadar saçma. Seni neden vurayım ki?"
"Bilmem. Belki içinden öyle gelir."
"Anlamadım. Neden içimden öyle bir kötü şey gelsin ki? Ben psikopat mıyım? Ben ruh hastası mıyım?"
"Bilmem."
"Şu suratıma bak, ben katil olabilir miyim, suratımdan sevgi fışkırıyor, sen beni tanıyamamışsın. Ama zamanla tanırsın."
Ahırlara baktılar, Neslihan yoktu, çiftliğin cıvarındaki yapılarda yoktu Neslihan.
Sonra ormana doğru ilerlediler. Yaşlı adam her an ateş edecek gibi kavramıştı çifteliyi. Mustafa, fırsat olsa tüfeği onun elinden alacaktı. Foyalarını öğrendiği için Neslihan'ı gece öldürmüş olmalıydılar. Kayboldu yalanını söylüyordu. Mustafa'yı uygun yerde öldürmeye götürüyordu, Mustafa bir çare arıyordu, bunun elinden nasıl kurtulurdu? İyi evlat saçmalığından hoşlanıyorsa iyi evlat olmalı, ona baba demeli, bir şey demeliydi, onun zihnine ancak bu yolla girebilir, öldürülmesine engel olabilirdi. Onu lafa tutup en uygun fırsatta üstüne atlayıp tüfeği elinden alma zemini elde ederdi böylece.
"Panikle ormana kaçmışsa kesin donmuştur, dün gece de kar yağdı, sağ kalması imkansız. 3 saat kadar ilerde eski bir ev var, oraya ulaşmışsa hayatta kalabilir, bunu da başarabildiğini sanmıyorum."
Yaşlı adam ağaç dalında bir kuş gördü, ona ateş edecek gibi yapıp tüfeği Mustafa'ya çevirdi. Mustafa, öldürüleceğini sanıp geri çekildi, donakaldı.
Yaşlı adam tüfeğin yönünü değiştirdi. Ateş etme sesi çıkardı. Kahkaha attı.
"Iskaladım. Bir sigara yakmam lazım, tüfeği tutar mısın?"
...
Neden korktun? Gergin görüyorum seni. Bak evlat, rahat olmalısın. Seni öldürmek gibi bir düşüncem asla olmaz. Sen paranoyaksın. Sanırım bunu paranoyak arkadaşından edindin. Adı Fatih miydi?" Kahkaha attı. "İnsanlar sevdiklerinin fotoğraflarına evlerine, iş yerlerine, en güzel yerlere koyarlar, cüzdana filan, bunların fotoğrafları yok... Bunu sevdim. Çetin cevizsin Cemil. Çetin olan beni kendine çeker. Doğrusunu istersen Cemil'i tanımak isterdim... Sigara işini bilmiyor karım, sır tutmasını bilir misin? Aramızda kalsın. Sigaradan nefret eder. Üstüme sinen kokuyu gidermek için parfüm kullanırım.
Ağzıma da temizleyici sprey sıkarım. Senelerdir aynı hikâye. Evlat, kaç yıllık karın olsa da ondan mutlaka bir şeyler saklamayı başarırsın ya da onu gerçekten tanıyamazsın, o seni. İnsanın içinde dönen hesapları Allah'tan başkası bilemez. Yakala" dedi, av tüfeğini fırlattı.
Mustafa, tüfeği havada yakaladı, yakalar yakalamaz yaşlı adama doğrulttu.
"Tedavi olmalısınız."
Yaşlı adam Mustafa'ya doğru hareket etti.
"Kıpırdama! Seni vururum!"
Yaşlı adam durdu ve güldü, sigarasını yaktı, bir nefes çekip dumanı havaya püskürttü, soğukkanlı ve umursamaz bakışlarla; "Evlat, o tüfek boş." dedi. Tilkice gülümseyerek; "bilerek sana onu verdim. Bana ne yapacağını merak ettiğim için. Şimdi tüfeği bana ver. Bunu hiç olmamış sayalım. Ne de olsa baba oğul arasında olur arada böyle çakışmalar." Elini uzattı.
"Bunları polise anlatırsın artık. Beni de Neslihan gibi öldüremeyeceksiniz!"
"Kafamı bozma. Seni sevdim. Gidip Neslihan'ı bulalım, şansı varsa buluruz ve sevgi adamızda mutluluğumuz sürer. Bundan güzel bir mutluluk mu bulacaksın hayatta? Neslihan'ı bulursak iyi olur, onunla güzel bir çift olursunuz, bebeğiniz olur ilerde. Biz de torunumuzu bağrımıza basarız."
"O benim dostum."
"Dostun ha; bırak yalanı! Bırak bu ayakları. Öyle güzel bir kızı ıssız yere baş başa vakit geçirmek için getirdin illa ki!"
"Çok zavalllısın!"
"Canım senin dostun olabilir. Benim de sevgilim olsun. Bayıldım ona. Benim karı yaşlandı ve işi bitti. Neslihan zamanla beni sever, sen de yardım edersen birlikte oluruz."
"Sen sapık bir moruksun!"
"Ev senin olur, arazi. Bu ev çok değerlidir. Şehirde kirada üç dairemiz ve kiralık üç dükkanımız var. Onlar da senin olur... Sözünü ettiğimiz çocuklarımız gerçekten var. Ama miras yüzünden kavgaya tutuştular ve biz ölmeden miras istediler, para istediler, aramızda kavga çıktı. Bu kavga daha çok karım ve onların arasında oldu, bana kalsa istediklerini çoktan vermiştim. Fotoğrafları da evden kaldıran karımdır. Şimdi tüfeği bana ver ve yolumuza kaldığımız yerden devam edelim." Güldü. "Neslihan kızım gibi. Şaka yaptım sana."
"Sana inanmıyorum!"
"İstersen ateş et. Ama tüfekte fişek yok. Sen benim oğlumsan bana inanırsın. Piç kurusu!"
Mustafa, tüfeği ona attı, yaşlı adam tüfeği havada yakaladı: "Aptal! Kandırdım seni, kandırdım! Ama sadece tüfek konusunda" Tüfeği ateşledi iki kez. Tüfeğe iki fişek koydu heyecanla.
Mustafa, tüfeğin boş olup olmadığına karar verememişti; ama tüfeği ona verirse güvenini kazanmış olacaktı. Zaten bu moruğu bir şekilde beden gücüyle alt ederdi. Önce Neslihan nerdeydi, bunun çözmeliydi.
䅾)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...