Mustafa uyandığında bir odadaydı. Buraya nasıl gelmişti? Neslihan nerdeydi? Odadan çıktı. Yemek kokularını takip etti. Neslihan'ın sesini duydu. Gazlı lambanın aydınlattığı salonda şöminenin başındaki yaşlı adam dedi ki: "Gel evlat. Emin ellerdesin. Arkadaşın da burada. Şehirden erzak almaya gitmiştim. Dönüşte sizi fark ettim. Önce dumanı. Çadırlarınız kar alıyordu. Donmak üzereydiniz."
Yaşlı kadın gelip Mustafa'yla konuştu. Şöminenin yanındaki masaya kahvaltı hazırlamaya başladı, Neslihan da ona yardım ediyordu. Neslihan Mustafa'ya göz kırptı.
Kahvaltı masası o kadar zengindi ki. Patates kızartması, köfte, süt, birçok çeşitte reçel, poğaça, yumurtsa, domates salatalık biber. Mustafa, ömrü boyunca böyle bir kahvaltı yapmamıştı. Kıtlıktan çıkmış gibi yiyordu, hızını yavaşlatıp kibarca yemeye çalıştı.
"Çok şanslısınız" dedi yaşlı adam.
Neslihan, lokmaları heyecanla götüyordu, başını salladı.
"Burası sevgili karım ve benim biricik yuvamız. Burayı Sevgi Adası olarak adlandırıyoruz. Çok emek verdik buraya, bence herkesin bir Sevgi Adası olmalı."
Yaşlı kadın konuyu destekleyen bir şeyler anlatmaya başladı.
Yaşlı adam biraz atıştırdı ve elinde kahvesiyle koltuğuna oturup açık perdeden dışarıyı seyretmeye başladı. Yaşlı kadın şömineye odun attı. Karı koca birbirlerine çok saygılıydı. Yaşlı adamın sözü bitince yaşlı kadın söze giriyor, söze ekleme yapılacaksa yapıyor, söze başlıyor, birbirlerini tamamlıyorlardı. Çok uyumluydular.
Yaşlı adam söze başladı: "Eh, artık bir ayağımız çukurda. Ben önce ölmek isterim. Çünkü kadın önce ölürse erkeğin işi zor. Erkek, çocuk gibidir, kadın ona hem karılık hem analık yapar. Mesela başka bir şehirden evinize yaklaşıyorsun, yaklaştığını anlayınca heyecanlanırsın ya, işte öyle heyecanlanıyorum ölüme yaklaştıkça. Karısıyla ilk göz göze geldikleri an'ı anlattı. Yaşlı kadın söze başladı: "Şehirde bir bankada çalışıyordum. Kerim, bankanın müdürüydü. Başta ondan hiç hoşlanmamıştım; çünkü titiz ve çok disiplinliydi. Banka müşterilerini soymak için elinden geleni yapıyor gibiydi. Onları donla bırakmak için uğraşıyor gibiydi. Kerim, bir gün masama bir kırmızı gül bıraktı, bütün arkadaşlarıma sordum, bilmiyoruz dediler. Kırmızı gül işi başka çiçeklerle sürdü gitti. Artık kim bu adam diyor, içimde acayip, tatlı, güzel bir şeyler uçuşuyor, onunla kesin evlenirim diye düşünüyordum. Bir kurbağa olsa bile evlenecektim onunla. Sonra evlendik. Kerim, aşkla merhamete geldi. Bankadan ayrılıp ticarete atıldık. Üç çocuğumuz oldu. Okuyup iyi yerlere geldiler. İlk kızım çocuk doktoru oldu, ikinci kızım avukat, oğlum ise hakim çıktı. Ne yazık ki işleri gereği çok uzaktalar, 6 torunumuz oldu. (gözleri doldu) Onları çok özledim. Nadiren yaz tatillerinde gelirler. Eh, artık çoluk çocuğa karıştılar. Oğlum kızlara göre daha sık gelir."
Kerim, gocuğunu giyip dışarı çıktı, kısa bir süre sonra geldi: "Çocuklar, sabah radyoda meteoroloji yoğun kar uyarısı yaptı. Hava düzelene kadar burada kalırsınız. Buralarda dağdan inen kurtlar çok olur. Eğer yolda kalmış olsaydınız onlara yem olurdunuz. Yaban hayvanlarının peşine takılıp yola indikleri olur. Yolda onlara bir denk gelseniz; aç kurttan her şey beklenir."
Neslihan dedi ki: "2 bisiklet, çadır ve 2 sırt çantası vardı. Onları almamız lazım."
"Merak etme. Hepsini aldım. Kar kesince sizi şehre bırakırım traktörümle ya da bisikletlerinizle gidersiniz.Şimdi keyfinize bakın." Acıklı bir tonlamayla dedi ki: "Biz burada
kocamış iki garip insanız. Birbirimizden sıkıldık. Sevgili karımın gücüne gitmesin; ama insan yeni birilerini arıyor. Hiç komşumuz yok. En akın köy 2 saat uzaklıkta. İnsanın güzel bir evi olunca ister istemez komşu ya da yabancı konuk bekliyor, kim olursa olsun. İyi insanlar başlarını sokacak barakaları bile olsa misafir beklerler ve misafir severler; çünkü paylaşmayı, muhabbeti severler. Kötü insanlar ise kendilerini dışa kapatıp beton kalelerde kendilerini yiyip bitirirler. Yabancılardan hiç hoşlanmazlar. Dünyadan kopardığımı kopardım, mutluyum, onlardan bana ne derler, bencilce yaşarlar, acımaları yoktur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romantizm15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...