Ötekiler gibi takılırsın.Yoksa hayatta kalamazsın. En zor durumlarda bile hırsızlığa bulaşmamak için direndim. Hasayım filan dedim. İnandılar. Yerime başkasını aldılar aralarına. Çok zorladılar; ama bulaşmadım yasa dışı işlere.
Her tarafım kötülük doluydu. Görmezden geldim, ilerleyip gittim. Karışmadım insanlara. Koşullar beni acımasız olmaya itti; ama ben iyi ve temiz biri kalmak için çabalayıp durdum. Kardeş bildiklerim vardı. Onların bile en ufak ve değmez bir sebeple beni sırtımdan bıçaklayacağını da bilirdim; ama elimdeki ekmeği ve içeceği onlarla paylaşırdın. Sanki onlarla sonsuza dek kardeş kalacakmış gibi. İnanırsın, inanmak istersin. Şu kalp denilen şey, hep böyle. Hep böyle iyi şeylere, düşlere, iyiliklere ve umut gibi benzeri şeylere inanmak istiyor. Umutların peşinden ne olursa olsun koşmak istiyor. Kardeş yerine koyduklarınla ne kadar kötü şeyler yaşarsan yaşa; barışıyorsun. Anlamıştım, yaşıyorsan acı çekeceksin ve en büyüklerine de katlanacaksın, benim ilk öğrendiğim şey katlanmaktı. Acı çektiğimde haykırmamaktı. Acı çekince çekmiyormuş gibi gülümsemek, güçlü görünmeye çalışmaktı. Oysa hepimizin içi, ciğeri çöplüğe dönmüştü ve an gelecek aç köpekler ya da kurtlar gibi değmez bir sebeple birbirimizin boğazına sarılacaktık. Vampirleşip duracaktık sık sık. Sonra bir çatışma olacak, birimizin daha yaşamı sona erecekti.
Bir çocuk ya da ergen daha kayıp gidecekti yaşamdan. Neyin ne olduğunu hiç bilemeden. Gözlerimi dostlarıma, tanıdıklarıma, sevdiklerime, büyüklerime çeviriyordum. Yaşadığım mahallenin yangın yerinden farkı yoktu. İyi bir şeyler arıyordum. Suçlu yetiştiren ortamdan kurtulmak için çabalıyordum. Burada birçoğu şeytani biçimde var olmayı başarıyordu. Çevrem yamyamlarla doluyken çektiğim acılara son verecek bir şey, bir ışık yakalarım diye arayışım hiç bitmedi. Her biri kendine özgü bir şeytanlık geliştirmiş ve lisans alma yolunda çılgınca bir çaba içindeydi. Allah'ı ve melekleri düşünürdüm. Sahiden var mıydı onlar? Varlarsa neden yardımıma gelmiyorlardı? Yoksa ben de mi şeytan olmuştum farkında olmadan? İş işten geçmiş miydi? Bazı geceler çocukluk günlerimin en güzel günlerinden kalma bir alışkanlıkla geceleri sokağa bakar, yağmurun ya da karın usuldan yağışını seyreder, bir iyilik meleğinin benle temasa geçip hayatımın karanlığa doğru akışını engelleyecek şeyler öğreteceğini ve bir ilahi şans yolunu ya da kapısı işaret edeceğini umardım. En çok istediğim buydu. Koşullar, hayatta kalma ve mücadele dürtüsü tersini söylese de, baskı yapsa da. İnsan yanında bir karalık değil de; bir ışık görmek ister. Öyle ışıklı biri nerdeydi? Cebimde sakız parası varsa onu bile yürütmek isterlerdi. Ne kötü bir çevreydi orası. Her gün kötü olaylar yaşardım. Biraz da mucizeye kafa yorsalar belki de onu
gerçekleştirmeyi başarabilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...