Mustafa güldü: "Eh, onun gibi. Çok daha zor ama."
"Sana üzülüyorum."
"Eğlenceli olmadığı için işten söz etmek istemiyorum."
"O zaman ben kafayı daha çok takıyorum konuya ama. Acı çekmeni istemiyorum. Buna bir son vermen gerekli. Bence okula dönmen lazım. Sen edebiyatta iyisin. Üniversiyeye gitmelisin. Öğretmen olabilirsin. Çok çalışıp hocaların gözüne girip üniversitede öğretim görevlisi olarak kalabilirsin."
"Bu konuyu konuştuk. Gerek yok."
"Var! Hiçbir şeysin hayatta. Bu halde gidersen hayatın boyunca sürünüp acı çekeceksin."
"Sorunu çözerim. Sen merak etme."
"Mesleğin de yok. Meslek edinme kurslarına katıl diyorum, onu da kabul etmiyorsun. Bence senin ne yapman gerektiği konusunda karar vermen lazım."
"Sen sıkma canını."
"Sıkarım.
"Lütfen; tartışmayalım. Zaten çok yorgunum."
"Peki. Sence geleceğin nasıl olacak?"
"Bilemem."
"Ben olacak mıyım geleceğinde?"
"Bilemem."
"Neden böyle söyledin?"
"Hayatın insanları hangi yönlere savuracağı belli olmaz."
"Benden çok uzakta bir yerde olsan da iyi olduğunu bilmek isterim."
"Belki de düşman oluruz."
"Sanmam. Ağzın yağlı ve tavuk kokuyorsun. Demeyecektim; ama dedim. Dayanılmaz."
"Kusura bakma, fark etmedim." dedi, Mustafa, ağzını koluyla sildi.
"Mendilin yok mu?
"Gerek yok."
"Ama kolun yağlandı."
"Olsun."
"Öyle olmaz" dedi, çantasından ıslak mendil çıkarıp onun ağzını, kolunu sildi. "Bel çantası taşıman gerekli. Öyle çorbo gibi dolaşmak olmaz."
"Çorbo mu?"
"Hı, rambo."
Mustafa güldü: "Haklısın."
Eflatun sustu. Kısa sessizliğinin ardından sinsi bakışlarla, korku filmi gibi, gözlerini kısarak dedi ki: "Gel şu taraftan gidelim. Bu kez yolu değiştirelim. Kim bilir, yeni bişiyler yakalarız. Ve bize iyi gelir. Mutlu olmak istiyorsun, değil mi? O tarafta seni yiyeceğim."
Mustafa güldü.
Üst taraftaki ana caddeye çıktılar. Burası zenginlerin yaşadığı yerdi. Burada her şey çok abartılı, parlak ve göz alıcıydı. Bakılacak ya da uzun uzun seyredilecek çok şey vardı dükkan ve mağazalarda. Gelip geçen insanlar da değişikti
"Karnım açlıktan zil çalıyor, yemek yiyelim bir yerde. Ama buralar kazıkçıdır, basit bir yer bulalım."
"Peki."
Yolu değiştirdiler.
"İlerde bir evim olsun istiyorum bir köyde. Sığırlarım, tavuklarım, ördeklerim, köpeklerim." dedi Neslihan.
Mustafa dedi ki: "Ben atları severim. At arabasıyla çöplerden kağıt, plastik şişe, teneke toplasam acaba iyi para kazanır mıyım? Senle beraber bu işe başlasak?"
"Saçmalama! O atlara çok üzülüyorum.""
"Şakasına demiştim. At arabaları da kalmadı. Çek çekler var ve sık sık kocaman kamyonetleri görüyorum. Adam koca kamyonetle gezip kağıt topluyor. Eskiden kamyonetler yoktu. Geçim sıkıntısı adamları ne hallere düşürdü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...