Mustafa'nın garip bakışlarını fark etmişti: "Bir zavallı olduğumu düşünüyorsun, değil mi?" Güldü.
"Hayır. Komik denebilir ama."
"İyi bir şeyler yapmaya çalışıyorum; ama sonuç bu."
Motosiklet yol alırken bozulup durdu, Cemil uğraşıp çalıştırdı motoru. Konuşup durdu, içini dökmeye birini aramazdı; ama çok uygun biriydi Mustafa. Derken geldiler mahalleye.
Gün aydınlanmıştı.
"Beni burada bıraksan olur."
Motosiklet kaldırıma yanaştı. Mustafa motosikletten indi.
"Bir gün mutlaka sana borcumu ödeyeceğim, dostum."
El sıkıştılar.
"Gerek yok. Kendini kurtar...Yaşadığıma şükrediyorum." Güldü, "Delisin sen, benden uzak dur."
"Aptallıklarımdan dolayı bana karşı kalbinde kötü bir şey var mı? Ufacık kötü bir iz bile."
Mustafa dostça gülümsedi: "Dert etme. Sen iyi birisin. İyi bir enerji var sende. İyi enerji çok önemlidir."
Cemil'in gözlerinden bir çift yaş düştü: "Gerçekten mi?"
"Evet."
"Bunu ilk kez söyledi biri bana."
"Sana bol şans dilerim" dedi, Mustafa bastı, gidiyordu. Ağlamamak için kendini tutuyordu. Geri dönmeyi düşünüyordu. Hani insan bazen ileri gider, gitmek ister de kalbi geri koşardı, işte öyle zor bir dramatik pençeye kapılmıştı. Dayanamadı. Koşarak geri döndü: "Kalacak bir yer bulmak lazım sana. Aklıma da bir yer gelmiyor ki. Yavru kedi ya da köpek olsan seni eve götürürdüm ama. Koca adamsın."
Cemil güldü, daha da duygusallaştı, koyverdi kendini: "Beni kalbimden vurdun. Umursama beni, git evine. Unut beni. Başımın çaresine bakarım."
Kaldrımın kenarına oturdu. Poşetten bir bira çıkarıp lıkır lıkır içti.
Bu sırada motorla yoldan geçen Ali başını uzattı, biraları görmüştü. Bedavacı, otlakçı bir tavrı her zaman vardı, ceplerinde tomar topar para olsa da kendine engel olamazdı.
Yanaştı: "Oooo beyler, muhabbet var, ha? Bana yok mu bira?"
Cemil, bir bira uzattı.
"Teşekkür ederim. Arkadaşını sevdim Mustafa. Baba adam. Nerden buldun onu?"
"Buralarda kalacak yer var mı arkadaş? Başımı sokacak bir yer lazım bana."
"Baba, hiç sorun değil. Hallederiz" dedi Ali, birayı açıp birkaç yudum içti: "Demek öyle. Ne iş yapıyorsun?"
"Yakında bir şirket kuracağım."
"Ne şirketi?"
"Mezar işleri genel olarak. Tabut imalat, mezar taşı tasarım, defin işleri anlayacağın. Yurt dışına tabut satacağım. Bir de limuzin yaptırıyorum, evlilik törenlerinde çiftlere kiraya vermek için. İlerde birbirini öldürürseler defin işini de yapacağım. Her halde para kazanmanın yolu vardır. İnsan yeter ki azimli ve yatatıcı fikirlerle dolu olsun."
Ali, çocuk gibi kahkaha attı: "Şakacı insanları severim, kanım kaynadı sana, bilader. Ne iş yapıyorsun?"
"Çok önemli işlerin peşindeyim. Kuracağım işle ilgili araştırma yapıyorum. Ticaret işi diyelim. Arazi kiralayıp ekip biçeceğim.
"Kafa dengi birisin. Benim dairemde bir odayı sana verebilirim. Kirasını ödersen, kurallarıma uyarsan?"
"Konuşup anlaşırız canım. Nerde evin?"
"Beni takip et."
Ali, motoruyla ilerleyip gitti.
Mustafa dedi ki: "O yasa dışı işler yapar, gözümle görmedim; ama duydum, onun evinde kalman iyi olmaz."
"İyi biri o. Bir görüşte anlarım. Yer bulana kadar onunla kalacağım."
"Başın belaya girecek korkarım ki."
"Sen kafanı yorma. Evine git, beni merak etme. Ailen seni merak etmiştir."
Cemil gitti motoruyla.
Mustafa da evinin yolunu tuttu. Sokağın köşesini dönerken ilerde Eflatun'u gördü. Ayak üstü sohbet ediyordu komşu kızla. Mustafa, kuş gibi sevinçle onun yanına gidecekti; ama ona borcunun olduğunu hatırladı. Geri gitti adımları. Eğildi. Köşede bekledi. Eflatun oradan ayrılana dek.
QI{f9:wA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ SES
Romance15 yaşındaki Mustafa... Bu kitapta lise sonrasındaki gençlerin sudan çıkmış balık gibi gerçek hayatta çektikleri acılar, gerçek hayatın acımasızlığı anlatılıyor, Mustafa okulu bırakmıştır, çalışarak bir yere geleceğini düşünmektedir; bir kıza aşık o...