29.Bölüm\Sahip

7.9K 629 109
                                    

İyi okumalar...

~~~~~

Tüylerim diken diken olurken nasıl mümkün olduğunu anlamaya çalıştım. Tabii ya.

Batın'ın tişörtünü giymiştim.

Onda kaldığım süre boyunca en az beş tişörtü bendeydi ve ben onları giymeyi seviyordum. Batın'ın annesinden ayrıldığımda gülümsemeye çalıştım. Ne mümkün?

"Annen seni anlatmıştı. Ben Batın'ın annesiyim." dedi buruk bir şekilde. Sesinde özlem vardı.

"Bilmez miyim?" dedim yapmacık bir şekilde. Çantamdaki kitabı çıkardım ve, "Bunu imzalatmaya gelmiş olabilirim." dedim ve tekrar güldüm. Bu hareketime annem de gülmüştü.
"Seve seve." dedi ve nereden çıkardığını bilmediğim bir kalem çıkardı.

Kitabı imzaladı.
Ben yüzündeki hüznü görebiliyordum. Ama yine de gülüyordu.
Bu iyiydi sanırım.

"Batın nasıl Dicle? " diye sordu.
"Gayet iyi." diye bir cevap verdim.

Annem benimle alakalı her şeyi anlatmış olmalıydı.

Beraber bir odaya girdik. Annemin hakkını vererek tasarladığı odada oturduk.

"Çok ağladım." dedim kitabı göstererek.
"Bende." dedi.
Annemin diğer yerlerde işi olduğu için bizi yalnız bırakmıştı.

"Batın okudu mu?" diye sordu.
"Okumadı. Ama bu gün sizin hakkınızda konuşacaktım onunla okuldan gidince fırsat bulamadım. "

"Okumasını sağlayabilir misin güzelim? Okursa biraz olsun içindeki nefret diner."
Umutla bakıyordu bana.
Anneler bu dünya üzerindeki en mükemmel varlıklardı. Böyle acı dolu bakmamalıydı bana.
Böyle çaresiz olmamalıydı.

"Tabii ki. Siz söylemeseydiniz de onunla konuşacaktım zaten ben."
Bu kadın aşırı güzeldi.

Batın gibiydi gözleri. Aynıydı resmen.

İçim bir tuhaf olmuştu.

Batın'ın bu günkü tavrını merak ediyordum. Bir an önce onu bulup konuşsam iyi olacaktı.

Biraz sohbet ettik. Nasıl yazar olduğunu anlattı.

Küçüklükten beri tuttuğu günlük varmış her gün yazıyormuş mutlaka. Sonra kısa yazılar yazmaya yarışmalara katılmaya karar vermiş.

Sonra bir hikaye kurgulamış ve babası da yayın evleriyle konuşmuş falan ilk kitabını on yedi yaşında çıkartmış.

Sonrası da gelmiş zaten.

Neşeli bir kadındı.
Dışarıya karşı.

Ama acı çekiyordu.

Biraz daha sohbet ettikten sonra annemin yanına uğradım.
Ustalara "Şurasına böyle bir şey yapacağız o yüzde o kısmı boyamayın. Şu ilerideki köşeyi de boş bırakın." tarzı şeyler söylüyordu.

Benim yanına geldiğimi fark etti.
"Nasıl sohbet ettiniz mi?" diye sordu. "Evet çok iyi birisi." dedim. "Şu an Batın'ın yanına gidiyorum anne. Sana kolay gelsin."

Annem baya yoğundu.
Seren Hanım mı demeliyim bilmiyorum, nasıl sesleneceğime karar verememiştim. Abla desem çok samimi olurdu o yüzden şimdilik Batın'ın annesi olarak kalsın.

Batın'ın evine gittim ilk önce. Ama yoktu. Aklıma ilk gelen yere doğru sürmeye başladım motoru. Evet sinirliydi. Oraya gitmesi çok mantıklıydı. Motordan inip HırÇam yazan kapıya doğru ilerledim. Cebimdeki kozalaklı anahtarı çıkarttım ve sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım. Tamda tahmin ettiğim gibiydi. Buradaydı. Geldiğimi fark etmemişti. Sinirli bir şekilde kum torbasına vuruyordu. Üstü çıplaktı ve altında spor bir şort vardı.

Çam Kozalağı "Hırçın"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin