-4-

28.8K 1.3K 109
                                    

Rüzgar artık yedi aylık. Büyüdü ve hala çok tatlı. Babasına çekmiş ne olacak? Doruk hala kızları çevresine topluyor. Bu yüzden bir önlem aldım. Tabi bunu kocama kabul ettirmek bayağı zordu.

"Dövme mi?" dedi şaşkınlık dolu sesiyle. "Evet sol koluna." dedim tatlı olmaya çalışarak.

"Eylül saçmalama! Senin kıskançlıkların yüzünden dövme mi yaptırayım? Normal dövme de değil. Evlendiğimiz tarihi yaptıracağım öyle mi?" dedi. Ne var? Herkes yaptırıyor.

"Evet. Yapsan ne olur sanki?" dedim ama anında reddetti. "Hayır."

O sırada Rüzgar'ın yeni odası için sipariş ettiğimiz mobilyalar geldi. Adamlar içeri taşırken Doruk üst katta, ben Rüzgar ile beraber alt kattaydım. Bir adam yanıma gelip benden su istedi. Oo kaslı bir de.Hey bir fikrim var. Adama suyu verirken konuyu ona açtım. "Sizden bir şey isteyebilir miyim?"

"Buyur abla."

Abla mı? Ben o kadar yaşlı mıyım ya? "Şimdi ben kocamı çok kıskanıyorum ve onunda beni anlaması için beni kıskanması gerek. Burada devreye siz giriyorsunuz." dedim ama adam boş boş baktı.

"Abla ben anlamadım. Ne yapabilirim ki ben?"

"Bana azıcık yakın davransan yeter. Eğer başarırsan sana... İki yüz lira."

Para deyince adamın gözleri parladı. "Tamam abla." Yukarı çıktı. On dakika sonra işleri bitince hepsi yavaş yavaş aşağı inmeye başladı... Benim tuttuğum adam hangisiydi ya? Bunların hepsi klon makinesinden çıkmış gibi. O sırada bir adam bana çarptı. "Pardon hanımefendi."

Göz kırptı. İşte bu benim adam. Ben de şaşırmış gibi davranarak ses tonumu değiştirdim. "Önemli değil. Ah sanırım otursam daha iyi."

Adam "elimden" tutup beni koltuğa doğru taşırken Doruk araya girdi. "Hey hey hey ne oluyor orada?"

"Abla kötü hissediyormuşta."

"Tamam ben hallederim." Adam kararsız kalmış gibi bir süre bekledi. Aferin iyi numara yapıyor valla. Sonra Doruk beni koltuğa doğru götürdü ve oturttu. "Eylül iyi misin?"

"Haa... evet. Sen adamları geçir."

On dakika... On beş dakika... Yirmi bir dakika. Nerede bu? En sonunda ayağa kalkınca Doruk aşağı indi. Ne ara yukarı çıktın sen? "Hadi."

"Ne hadi?"

"Dövme yaptırmaya gidiyoruz." dediğinde keyiften çığlık attım. "Ama tek bir şartla sende yaptıracaksın!"

"Sen yeter ki iste kocacığım."

Böylece Doruk ve ben dövme yaptırdık. Evlenme tarihimizi. 16 Temmuz. "Eylül her şeyi anladım beraber yaptırdık falan ama bu yüzük parmağımdaki Eylül yazısı ne?"

"Öyle deme, yüzüğünü unutursan ve uzun kollu giyersen, o zaman evli olduğunu ne gösterecek?" dedim ve parmağına takıp gururla iç çektim. "Vay be cidden bunu mu düşündün?"

"Evet, çok iyi fikir değil mi?"

"Aslında evet. Neden yüzük bu parmağa takılır biliyor musun Eylül?" dediğinde hemen yanıt verdim. "Çünkü o yüzük parmağı."

"Hayır. Çünkü bedenimizdeki sayısız damardan hiç biri doğrudan kalbe gitmez, sadece bu parmaktan geçen damar doğrudan kalbe gider. Sen benim kalbime giden tek yolsun."

Ah bizim odun, ne ara bu kadar romantik oldu ya? Nereden okudu bunları? "Bunları sana daha çok aşık olmam için mi söylüyorsun sen? Eğer bu yüzdense başarılısın aşkım."

Doruk yine o muhteşem gamzelerini göstererek sırıttı ve beni alnımdan öptü. "Burada bekle."

Koşar adımlarla yukarı çıktı. Rüzgar'ı kontrol edecek galiba. Birkaç dakika sonra elinde bir kutuyla geri geldi. "O ne?"

"Aç bakalım."

Kutuyu alıp açtım ve içinden altın bir kolye çıktı, üzerinde el yazısıyla DORUK yazıyordu. "Bunu hep takacaksın Eylül. Sen benimsin. Bu yüzden herkes benim olduğunu görmeli." Kolyeyi kutudan çıkarıp incelemeye başladım. "Ah bu çok güzel."

Kolyeyi elimden alıp boynuma taktı ve omzumdan öptü. Kulağıma fısıldadı. "Kızımız için çalışmalara başlasak mı Eylül?"

Aklın fikrin o işte Doruk. Tam cevap verecektim ki telefon çaldı. "Alo? Burak... Ne... Tamam geliyoruz."

Doruk merakla bana bakıyordu. "Aslı... suyu gelmiş. Koş Doruk Yaprak geliyor!!"

Belki de ilerideki gelinim Yaprak o gün aramıza katıldı.

E.D.R.E.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin