-15-

22.9K 1K 107
                                    

Eylül'den...

Burası hayatta en nefret ettiğim yer. Hastane. İnsanların ölümü yaşadığı yer. Ve şu an bu iğrenç yerde benim oğlum yatıyor. Ve elimden gelen koca bir hiç.

"Eylül toparlan artık. Doktor ameliyatın iyi geçtiğini söyledi."

"Biliyorum. Biliyorum ama neden uyanmadı Doruk, neden?"

"Bilmiyorum aşkım. Güçlü ol bak Yaprak ve Eser seni böyle görmemeli."

"Tamam peki." Ben derin nefesler alırken Doruk beni kendine çekti. "Gel buraya. Oğlumuza bir şey olmayacak tamam mı?"

Zorda olsa yutkundum. "Tamam... tamam... Doruk ona bir şey olursa... o bizim... ilk çocuğumuz." Doruk saçlarımı okşamaya başladı. Ben sakinleşirken Eser yanımıza geldi ve ortamıza oturup bize sarıldı.

"Pis abi... böyle şaka mı olur? Ben uyanınca göstereceğim ona!" Bu dediği beni güldürse de, bu gülüş iki saniyeden az sürdü. "Yaprak nerede Eser?"

"Polise olayı anlatıyor anne."

"Ben yanına gidiyorum!" Tam kalkacakken Doruk elimi tuttu. "Eylül gitme... o anları-"

"Hayır o an olanları tek tek  duymak istiyorum. Lütfen." Doruk istemeden de olsa beni bırakınca Yaprak'ın yanına gittim. İki polisin karşısına oturmuş kırmızı gözleriyle olanları anlatıyordu.

"...Sonra adam aniden bıçağını çıkardı."

"Bıçak nasıl bir şeydi? Tarif edebilir misiniz?" dedi Polis. Yaprak düşündü. "Ben... sanmıyorum. Normal bıçaktı. Çok ani oldu zaten göremedim."

Yaprak'ın yanına oturup, elini tuttum. O da bana sulu gözleriyle baktı ve elimi sıktı. "Sonra ne oldu?"

"Adam bıçağı Rüzgar'a... sapladı ve... Rüzgar... o yere yığıldı."

"Pekala Yaprak Hanım, bize adamı tarif eder misiniz?"

"Etraf karanlık olduğu için tam göremedim. Ama benim  boylarımda, dağınık saçlı, orta kilolu, iri gözlü biriydi. Gençti."

"Teşekkür ederiz. Tekrar geçmiş olsun." Polisler gidince Yaprak ile birlikte Doruk'un yanına gittik. Sadece on yedi saat olmuştu ve sanki bir ömür kadar uzun sürmüştü. Zaten zor zamanlar böyle değil midir? Yavaş geçer.

Ben uyuklamaya başlarken bir çığlık koptu. O sesle yerimden sıçradım. Eser ve Yaprak ağlıyordu. Yoksa...

"Eser, Yaprak ne oldu?"

"Rüzgar... o!"

"Ne oldu? Ne oldu Rüzgar'a?"

"Uyandı anne uyandı!!!"

Uyandı...   rahatlama ile yere çöktüm. Ah uyandı oğlum. Hemen Rüzgar'ın odasına koştuk. İlk varan Eser oldu. Rüzgar yatağında uzanmış her zaman ki muzip gülümsemesini takınmıştı. Benim oğlum babasının kopyası. Eser Rüzgar'a sarılacağına vurdu. "Pislik kim sana bıçağın önüne atla dedi? Sen olmazsan kim beni koruyacak ha?"

Rüzgar başta şaşırsa da sonradan Eser'e sarıldı. Ah ne kadar kavga etseniz de kardeşsiniz kardeş!!

Doruk ve bende Rüzgar'a sarıldık.

♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚ ♔♚

Yaprak'tan...

Sarılma merasimi bitmiş, herkes eve gitmiş ve Rüzgarla başbaşa kalmıştık. Ah ne güzel Eylül anne ve annem bu durumdan bile faydalanabiliyorlar. Ben poşetteki meyveleri soyup Rüzgar'a verirken, o televizyonda maç izliyordu. Belinde bandaj ve dikişler vardı. En azından bana bir şey yapamaz. "Ee hadi bu bitti."

E.D.R.E.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin