gözlerimi yavaşça açmaya çalışırken kafamın içinde olan ağrı bir saniye bile dinmemişti. vücudumdaki halsizlik ayağa kalmamı zorlaştırıyordu. bulunduğum yeri bile tam olarak göremiyor ve ne olduğunu düşünemiyordum. ama sadece bir şeyi çok iyi hissediyordum. Kağan ın beni asla bulamayacağını ve onun kokusunu içime çekemeyeceğimi iliklerime kadar hissediyordum. belkide Kağan ın burada olduğumdan haberi yoktu. şu an evde o güzel yüzünü göremediğim odasında yatıyordu. ben ise.... nerede olduğumu bilmiyor ve kendim ile savaş veriyordum. göz kapaklarım açılmamakta ısrarcıydı. bulunduğum yer çok soğuktu. soğuk olmanın etkisi ile titreyen ağzım ve bir birine çarpan dişlerimin çıkardığı sesi duyuyordum. ama bundan rahatsız dahi olmuyor. olamıyordum. acaba şimdi şu anda ölsem kim kurtarırdı beni. kim bulup ağlardı baş ucumda. burada tek başımayken tabiki hiç kimseydi. ama ölürsem mutlu ölmeyi dilerdim. sevdiğim adamın o güzel yüzünü son kez görüp ölmeyi dilerdim. annem ölürken görememiştim. annemin bana bakan o güzel gözlerini son kez görememiştim. ama şu an tek dileğim sevdiğim adamın yüzünü görmekti. beni kimse kurtarmazdı belki ama o güzel yüzünü sevdiğim adam beni kurtarırdı. biliyordum.
şu an 'biliyordum' lafı kör olan birine gökkuşağını göstermek kadar anlamsızdı benim için. ama o sevdiğim adamdan bana bir şey öğretmişti bana 'asla umudunu kaybetme..'
vücudumdaki yorgunluk azalırken göz kapaklarım hala açılmamakta ısrarcıydı. ama direndim. göz kapaklarım ile savaşırken sonunda açabilmiştim gözlerimi bulunduğum yer bir plajdı ancak kayalar ile doluydu. halk plajı olmadığı her şeyi ile belliydi. kayanın üzerine olan bedenim. acımıştı. ancak kalmıştım. buradan çıkıp Kağan ın yanına gidecektim. onun güzel yüzünü görüp ölecektim. çünkü bu halde nereye kadar ve nasıl yaşardım bilmiyorum. ama dayanamıyordum. her seferinde kokan bedenim bile yorulmuştu artık. daha bedenim bile dayanamazken ben nasıl dayanacaktım. kayalıkların arasından çıplak ayaklarım ile zorda olsa yürüdüm. bu acılar sadece sevdiğim adamı son kez görebilmek içindi.
palmiye ağaçlarının arasından. geçerek küçük evlerin olduğu bir sokağa çıktım. nereye gelmiştim ben böyle ve bu insanlar neden bana bu kadar garipseyerek bakıyordu.
korkuyorum.
bana bakmaya devam ederlerse olduğum yerde ağlayacaktım. çıplak olan ayaklarım ile sokağı yürümeye başladım. bir teyze önümü kesti. yaşlıydı. ve güzel bir yüzü vardı. ''oyy kızım senin bu halin ne. geç içeri bir elini yüzünü yıka. üzerine bir şeyler vereyim. böyle gidersen seni yerler burada yer!'' dedi ben bir şey demeden kolumdan tuttuğu gibi küçük ama lüks evine soktu beni. eliyle koridoru gösterdi. ''koridorun sonunda sağ kapı tuvalet kızım gir bir temizlen bende giyecek şeyler getireyim.'' dedi bende yavaş adımlar ile dediği yere girdim. tuhaf bir banyoydu. bütün duvarları aynaydı. kadın sanırım kendini güzel buluyor olmalıydı. kendi kendime güldüm. ve aynada kendimi görünce yüzüm düştü. o kadar berbat görünüyordum ki. altımda hiç bir şey yoktu fakat. Melih ten aldığım uzun tişört elbise gibi görünüyordu. ancak eteğini dikmeyi unuttukları bir elbise. üzerimden çekip çıkarttım. tişörtü. ama en çok vücudumda dikkat çeken şeyler her yerimde olan morluklardı. evet eskiden vardı ama görünmeyecek kadarlardı. şimdi ise yepyeni morluklar vardı. kol dirseyimde , el ve ayak bileklerimde , bacaklarımda en büyüğü ise omzumdan başlayıp bel boşluğumda biten anca tam ortasında dövme vardı. annem , babam ve hiç görmediğim abim. ama... ben yoktum. vücudumdan nasıl atacaktım o dövmeyi her gördüğümde daha da acı çekmeme yarayacaktı. beni istemediklerinin açıkça dile getirdikleri bu dövme... oturdum yere ve dövmeyi izledim.
taki kapı çalana kadar. yaşlı kadın elinde tuttuğu çiçekli elbiseyi bana verdi. bende dövmeyi daha fazla görmemek için elbiseyi hemen giydim. diz kapaklarımın hemen üzerinde duran çiçekli elbise çok yakışmamıştı ama olsundu. ''ben.. şey teşekkür ederim ama gitmemek gerek.'' dedim beceremediğim bir gülümseme ile. ama yaşlı kadın bu defa hiç gülmemişti ve donuk bir şekilde bana bakıyordu. içeri girdi ve kapıyı kapattı ama bir saniye bile gözlerini benden ayırmadan bana baktı. bana böyle bakması beni kokutuyordu. ''küçük kızım buradan uzağa kaça bildiğin kadar uzağa kaç. seni suratını bile göremediğimiz bir adam arıyor şu sokakta dolanıyor. bunun hepsi bir plan bunları sana dediğim için öldürecek ama sen kaç yavrum yaşa hayatını. al bunları da ayağına giy'' dedi elindeki ayakkabıları yere atarak. o andaki teyzenin yüzündeki hüzün canımı yakmıştı. ve bir anda sarıldım. ''size bunu yaptığım için özür dilerim ne olur affedin'' dedim. gözlerim dolmaya başlamıştı bile ''benim kimsem yok. sonuçta yaşasam ne için yaşayacağım kızım. haydi geç olmadan git arka bahçeden'' dedi onunda gözleri dolmuştu. ona sarılıp saatlerce ağlaya bilirdim. ancak haklıydı gitmem gerekti. ayağıma ayakkabıları giydim ve koşarak arka bahçeye çıktım. her evi ayıran çitler vardı. ve üzerlerinden atladım. koşuyordum ama nereye kadar?
üzerinden atladığım bilmem kaçıncı çitti. ama yüksek sesle bir silah sesi duydum. ve ses o yaşlı teyzenin evinden gelmişti. atladığım çitin. evin bahçesine yere oturdum. çitler kısaydı beni görebilirdi. ama o silah sanki bana isabet etmiş gibi canım yanmıştı. o teyze bunları hak etmiyordu. derin bir nefes aldım. şu an ağlayamazdım ''şu an olmaz Merve. şu an olmaz'' tekrar tekrar söyledim. ve tekrar koşmaya başladım.
son çiti atlamam ile tekrar bilmediğim bir caddeye çıktım. ve bir taksi durdurdum. kapıyı açtım. ''amca şeyy benim param yok.'' dedim mahçup bir sesle ''o zaman binmezsiniz küçük hanım'' dedi ve kapıyı kapatmam ile gaza bastı. ne yapacaktım şimdi. burada biraz daha durursam peşimde olan adam beni tekrar bulurdu. bir tane daha taksi durdurdum. ve tekrar şansımı denedim. kapıyı açtım. ''şey amca benim yanımda para yok. binse-'' sözümü yarıda kesip ''müşteri var görmüyor musun?!'' dedi bağırarak. ön koltukta oturan benim yaşlarımda güzel bir kız vardı. ''ya tamam amca binsin sorun değil. ben veririm parası neyse'' dedi sevecen bir tavırla. ''yok boş verin ben size yük olmay-'' tekrar sözüm kesildi ama bu sefer o güzel kız kesti sözümü. ''lütfen..'' dedi ve gülümsedi. bende bir şey diyemeden bindim taksiye. gideceğim yeri söyledim. ''ooo orası çok uzak.'' dedi taksici. tam bir şey diyecekken kız tekrar sözümü kesti. ''sorun değil. güzel kızı istediği yere bırakın.'' dedi ve bana döndü elini uzatıp ''ben mehtap'' dedi bende karşılık olarak elimi uzattım. ''bende Merve'' dedim ve sohbet ettik. kızdan telefonunu isteyecektim ve Kağan ı arayacaktım. ancak taksi nin parasını ödemesi yetmezmiş gibi öyle bir şey isteyemezdim.
taksiden indim ve kıza binlerce teşekkür etmiştim. tekrar koşarak. teyzemin evine gittim. belki buradadır. kapıyı ardı ardında çaldım. ama kapıyı açan.. teyzem yerine Melih'ti. ''Merve... bu halin ne!'' dedi iki kolumdan tutup eve soktu beni. ''ve annem nerede!'' dedi biraz bağırmıştı. korktuğumu anlamış olacak ki kollarımdaki ellerini gevşetti. ''lütfen. anlatacağım.'' dedim ve sarılıp ağlamaya başladım. Melih önce şaşırmıştı ve sonra saçlarımı okşamaya başladı. bir süre evin ortasında öyle durduk. ayaklarım tutmamaya başlamıştı. kendimi serbest bıraktım ve Melih uttu. kucağına alıp koltuğa oturttu. kucağında bebek misali duruyordum.
sakinleşince her şeyi anlattım. Melih önce küfür etti. sonra sakinleşmemi söyledi. ancak sakin olamamıştım. olmuyordu. ''peki ya o adam tekrar gelirse?'' dedim. Melih kendine yasladı. ''buna izin vermeyeceğim bücür'' dedi ve saçlarımdan öptü. o an o kadar sıkı sarıldım ki. ama Kağan a sarıldığım kadar iyi hissetmedim. ama olsundu. buna da razıydım.
Melih in kucağında uyuya kalmış olacağım ki kucağında taşıyordu beni. ve yatağına yatırmıştı. tam arkasını döndü ''Melih gitme!'' diye bağırdım. önce bir irkildi. sonra arkasına dönüp yanıma geldi. eğilip alnımdan öptü. ''geleceğim'' dedi ve tekrar arkasını döndü bir kaç adım attı hemen yataktan çıkıp beline sarıldım. ''bende geleceğim. korkuyorum.'' dedim. Melih in güldüğünü duydum. ancak bozuntuya vermedim. oturma odasına gitti. belinden ayırdı beni. ve sonra omzuna aldı. ''yaa bırak beniii!!'' diye bağırdım. ''böyle benim için daha rahat bücür'' dedi güldü. sinir olmuştum ama korkuyordum o yüzden bir şey demedim. oturma odasında televizyonu kapattı ve ışıkları kapattı. sonra tekrar odaya gittik. beni yatağa yatırdı. ve oda yanıma yattı. beline sıkı sıkı sarılıp gözlerimi yumdum. ''bücür çok sıkma nefes almamaktan öleceğim. ve bu sefer seni koruyamam.'' dedi ve tekrar güldü. sinirle ellerimi çektim ve arkamı döndüm ''salak'' dedim elini karnıma koyup kendine yaklaştırdı. ''tamam kızma bücür öldürmemek şartı ile sarılabilirsin'' dedi saçlarımı bir kez daha öptü. bende arkamı dönüp sarıldım. bu sefer sıkmadım. ama kafamı karnına gömdüm. bende nefes alamamak ölecektim. ama ses çıkarmadan gözlerimi kapattım....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özel Numara (düzenlenecek)
Mystery / ThrillerMerve'nin küçüklüğünden beri planlanan büyük oyunu 18 yaşına girmesi ile başlar. ve Özel Numara Merve'nin değer verdiği herkesi öldürmeye başlar. ancak Merve tek başına kaldığı zaman hayatına bir anda giren Kağan'a güvenir ve ona sığınır. 'peki ya K...