"Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?" |Franz Kafka|
Düş Kefeni.
Şeytanın kıs kıs güldüğü tebessüm nidaları, içine gömmeye cesaret edemediği herşeyi gözlerinin önüne döküyordu. İri ve hızlı yağmur damlaları karanlık sokakta haykırdı, gök acı ve şevkle gürledi. Bir ezginin içinde çağlayan her nota, kuşandığı en sancılı müziği kızın iri adımlarına düşürmüştü.
Yorulmuştu.
Lakin umursamıyordu.
Biraz daha koştu, sonra biraz daha. Nefesini ciğerlerinde idam etti, bacaklarına bağışlanan tüm güç bedeninden ayrıldı ve ucuz bir boya gibi zeminin pürüzlü yüzeyine döküldü. Boğazına dizilen her yumruda, biraz daha hızlandı ve burnunun ucuna düşen gözlüklerini görmezden geldi. Soğuk adi ve uyanık bir canavara dönüşüp, zayıf bedenine sarılırken ellerini göğsüne bastırdı ve ona yalvaran vicdanının infazını verdi.
O da çok yalvarmıştı.
Sessiz sokakta, kaldığına inandığı tüm güce yüklendi, koşmaya devam etti ve kor acı kalbine kıymık gibi batarken kesilen nefesine aldırmadı. Soğuktan titreyen parmaklarını, avcuna sakladı ve tırnakları avuçlarını sinsice yararken yutkundu. Gecenin karanlığı, onun isteğine arz-ı endam ederek çökmüş ve zihnini meşgale eden oyuna start vermişti.
Simsiyah, asi saçları ağır bir tokat gibi sırtına yapıştı, yağmurun suyunu çekti ve biraz daha ağırlaştı. Ruhunun el değmemiş topraklarında, küçük bedeninin kaldırmaya mecali yetmeyeceği kadar acıyı görmüş ve tüm insancıl hislerini birkaç saatliğine toprak altına gömmüştü.
Diğer elinin ince parmaklarıyla kavradığı bıçak, gecenin içinde tüm yakıcılığıyla parlıyordu. Bıçağın ucundan süzülen ve kendine yol yapan kanın uğursuz sıvısı, gerisinde bıraktığı zemine damladı. Uzun kirpiklerinin ardına sığınan donuk bakışları, karanlık ve sessiz sokağın içerisinde gezindi.
Fazla sakindi.
Gece onu ödüllendiriyordu.
Uzun ve kor bir sakinliğin hakimiyetindeki sokağın sonuna geldiğinde, koşan adımları aheste bir yavaşlıkla duraksadı. Göğsünün altında kurulan bu deli mekanizma çırpınıp duruyor ve titrek solukları boğazlarını kuşatıyordu.
Bu gece acımasızdı, bu gece acımasız olmaya itilmişti.
Titrek parmakları arasındaki bıçak, gri zemine yeni damlaları emanet ediyordu. Yağmur hızlandı, gök bir kez daha gürledi ve dudaklarında yalpalayan sessiz inilti gecenin karanlığına can buldu. Bakışları yukarı tırmandı, ruhsuz adımları yorulan bedenine itaat etti ve sokağın köşesini döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KEFENİ.
Teen Fiction"Ah, saçları; ölümü üzerine giyinip boğazıma sarılan saçları." Tenlerinde ateşten bir mızrak, ruhlarda yanığın asil dumanı. Alınan her solukta, almaya yemin içilen canlar vâr oldu, canlar ceset oldu. Her ceset, kanlı parmaklarla açılan mezara idam e...