Multimedya:
Lana Del Rey, Carmen.
Merhaba canımın içleri!
Paragraf arası yorumlarınızı bırakmayı unutmadan, keyifle okuyun.
🍂
26. Bölüm: "GERÇEKLER."
Kalbinin yanındayken gürültü yaptığı kişiden kaçıp gidiyorsun ya şimdi... Aslında hayır, gidemiyorsun.
Ayakların gidiyor, belki vücudun, belki beynin... Ama kalbinin kaldığı yerden sen ne kadar gidebilirsin ki? Ya kalbini unutursun ya da gidemediğini kabul edersin. Ben kalbimi unutmayı seçtim, yokmuş gibi davrandım ama bir şeyi unuttum. Kalbim yokmuş gibi davransam da o vardı ve en çok Duman'ın yanında bunu hissediyordum. Unutmam, Duman bana demişti ki, ben kalbimin üzerine yatamam, acır. Onun yaralı da olsa acısını hissedebildiği bir kalbi vardı ve bazen bana tıpkı şöyle bakardı: ben parçalarına ayrılmış bir kalple seni hissedebiliyorum, sen nasıl sağlam bir kalple beni hissedemiyorsun?
Hayır Duman, hissedebiliyorum.
O kadar hissediyorum ki kalbim seninle aynı anda ağrıyor.
Elmadan şarap yapmışlardı ama Tanrı sarhoş olmayı yasaklamıştı. Sarhoş olmak yasak madem aşk niye var? Aşk var madem, sarhoş olmak niye yasak?
Düşünüyorum da, ikisinin de sonunda felaketi vardı.
Çok net hatırlayabiliyordum, o büyülü sarhoşluğu. İlk başıma vuruşunu, kalbime batışını... Kalbinin unutmadığını inkâr etmek, duygularını sana karşı bir silah haline getiriyormuş; şimdi kalbime batan namludan anlıyordum bunu. İnkâr ettiğim, yalanladığım doğruydu ama yıllardır varlığını azaltmadan sürdüren bir şey vardı; dudaklarımdaki tat.
Kabul edeyim, bazı şeylerin delisiydim.
Ve Duman bunların başında geliyordu.
Gece onu rüyamda görmüştüm ama aslında bu bir kâbustu. Onu daha önce çok kez rüyamda görmüştüm, lise yıllarında da, yollarımızın ayrıldığı o senelerde de rüyalarımda görmüştüm ama hepsi beni utandıracak rüyalar olurdu. Hiçbiri böylesine bir kâbus olmamıştı. Duman... Rüyamda onun kalbini göğsünden çıkarıp bana uzattığını, ne kadar yetişmeye çalışsam da elinin içindeki o kalbi alamadığımı görüyordum. Göğsünün içinden çıkarıp bana uzattığı o kalbin paramparça olduğunu, Duman'ın acı içindeki bakışlarını, hepsini hatırlıyordum. Bu yüzden sabahın ilk saatlerinden sonra daha uyumamış, yatağın içinde dönüp durmuştum. Tamam, soğukkanlı bir kızdım ama bu kâbus beni etkilemişti.
Söylenerek yataktan kalktım ve saçlarımı bileğimdeki lastikle bağlayarak odadan çıktım. Havalar biraz kırılmış olduğu için üşümüyordum. Banyoya geçip soyundum ve sıcak suyun altına girip küvetin içinde bir süre oturdum. Su başımdan aşağıya akarak vücudumun tümünü ıslatırken, dalgın gözlerle suyun akıntısını izledim. Aslında kabusumdan uyandığımda bir delilik haliyle Duman'ı aramıştım ama telefonu açmamıştı. Buna sinirlendiğimi yine hatırlayarak şampuana uzandım ve saçlarımı temizce yıkadıktan sonra lifle vücudumu temizledim. Çok oyalanmak istemiyordum, bu yüzden kısa sürede durulanıp havluya sarındım ve banyodan çıkıp odaya geçtim.
Siyah bir pantolonla gümüşi renginde, göbeğimi açıkta bırakan bir bluzu giyindim ve zayıf belimi aynada inceledim. Esmer, tahta kurusu gibi bir kızdım. Allah aşkına, kalçamdan başka hiçbir çekiciliğim yoktu. Tamam, dudaklarım baya kalındı ve gözlerimin farklı renkte olmaları her görenin aklını alıyordu. Aynadaki aksime baktım ve hafifçe gülümsediğimde, yüzümün aldığı hali izledim. Gülümseyen suratım, bana o kadar yabancıydı ki. Saçlarımı fırçayla taradım ve bağlarken sokak kapısının çaldığını duyarak irkildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KEFENİ.
Teen Fiction"Ah, saçları; ölümü üzerine giyinip boğazıma sarılan saçları." Tenlerinde ateşten bir mızrak, ruhlarda yanığın asil dumanı. Alınan her solukta, almaya yemin içilen canlar vâr oldu, canlar ceset oldu. Her ceset, kanlı parmaklarla açılan mezara idam e...