Multimedya:
Billie Eilish, Broken Heart.
Selam güzellikler. On beş tatile yazdığım ilk bölüm geldi, keyfine vararak okuyun.
🥀 (Boynu bükük güllerimizi bırakmadan geçmeyelim)
15. BÖLÜM: "KUNDAKLAMA."
Zaman, kan veren bir insan suretine bürünmüş, saatleri bırakıyordu sanki damarına saplanan şırınganın içine.
Şıp şıp şıp.
Şırınga bir tek zamana değil, annemin de damarlarına saplanmıştı. Burada, hastanedeydik. Bir haftadan uzun bir süredir buradaydım ve bundan yana bir şikâyetim yoktu. Benim nerede olduğumla ilgili değil nerede olamadığımla alakalı şikâyetlerim vardı.
Duman, bir haftadır yoktu.
Annemi dört gün önce hastaneye yatırmıştık ve ameliyatı olalı dört günden fazla oluyordu. Saat sabaha karşı beşti, gün yavaşça ağarıyordu. Annem odasında, ben onun odasındaki koltuktaydım. Abimi görmemiştim, aynı hastanede olmamıza rağmen, annemi onunla aynı ameliyathaneye sokmuş olmama rağmen abim olacak iti görmemiştim. Abimin isteği üzerine doktorlar buna engel olmuşlar, ameliyatın ardından abimi hastanenin diğer katına indirmişlerdi. Abimle yıllar sonra aynı yerde, birbirimize somut bir şekilde yakındık ama onu göremiyor, onunla yüzleşemiyordum. Bu hayatımda yaşadığım en saçma şeylerden biriydi.
Annemi kurtarma şansına ben erişmeliydim, abim değil.
"Bana hissettirdiğin kadar korkak mısın, merak ediyorum abi."
Fısıltım, kendi kulağıma bile zorlukla ulaştı. Camdan dışarıyı, kâhırlı gökyüzünü izliyordum. Annemi normal odaya almışlardı, tamamen uyanmamış olsa da ara ara bilinci yerine gelmişti. İyiydi, bedeni abimin iliğini kabul etmişti ve ayıldığında sağlığı daha iyi olacaktı. Dört güne toplamda dokuz saat kadar uyumuştum ve uykuya ihtiyacım vardı. Fakat huzursuz olduğum için uyumakta güçlük çekiyordum. Sızlanan göz kapaklarımı örterek yanağımı bej renkli koltuğun döşemesi üstüne yaslarken, "Bu ne rahatsız bir koltuk?" Diye söylendim kendi kendime ve hemen ekledim: "Benim kadar, bir şeylerden şikâyetçi olan insan var mıdır acaba?"
Kendimin bu olumsuz özelliğine gözlerimi devirirken, ellerimi, gri taytımın üstüne giydiğim bordo swetimin ceplerine yerleştirdim ve o anda telefonum titrediğini hissettim. Annem rahatsız olmasın diye sessize almıştım. Sabaha karşı beşte, ben kimin aklına düşmüş olabilirdim ki, telefona mesaj geliyordu?
Göz kapaklarımı yılgınca kaldırarak telefonu cebimden çıkardım ve orta tuşuna basarak ekranı seçmeye çalıştım. Ekranın kısık ışığı etrafı bir nebze aydınlatırken gözlerimi huysuzca ovalayarak bakışlarımı bildirime çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KEFENİ.
Teen Fiction"Ah, saçları; ölümü üzerine giyinip boğazıma sarılan saçları." Tenlerinde ateşten bir mızrak, ruhlarda yanığın asil dumanı. Alınan her solukta, almaya yemin içilen canlar vâr oldu, canlar ceset oldu. Her ceset, kanlı parmaklarla açılan mezara idam e...