Multimedya:
Xxxtentacıon, Sad.
Merhaba! Sizi burada hiç oyalamayayım. Doğrudan geçin ve bölümü okuyun. Yorumlarınızı lütfeeen ihmal etmeyin, keyifli okumalar<3
33. Bölüm: "YABANCININ KAPISINDA."
Sırtımda bıçağını hissettiğim herkesi, geceleri uykumda boğdum.
Hayatımın ilk terk edilişini aslında babamla değil, abimle yaşamıştım. Babam bizi terk etmemişti, avuçlarımızın içinden koparılmıştı ama onun aksine abim, bizi gerçekten terk etmişti. Gece değildi ama dünyanın en karanlık anlarından birini yaşamıştık; babamı kaybetmiştik ve abim hayatının en büyük adiliğini yaparak arkasına bakmadan bizi terk etmişti. Daha babamın kanı kurumamıştı, babamın cinayetinin işlendiği o evin salonundaki kanı temizlememiştik bile... Abim, sanki hep o günü bekliyormuş gibi, hiç durmadan çekip gitti ve zihnimin içindeki kardeşlik algısını yerle bir etti.
Yıllar önce, abim bize ihanet etmeden önce abim için ölebileceğimi bile düşünürdüm.
Şimdiyse abimi öldürebileceğimi...
İşte insanlar size bunu yapıyordu. Kendisine hissettiğiniz sevgiyi, adeta göğsünüzün içinden söküp alıyor ve yerine kendisi için duyacağınız bir öfke bırakıyordu.
Hançerin açtığı yara sırtımda sızladı ve bu yara bulaşıcıymış gibi saniyeler içinde tüm vücudumu sardı. Abim bana dövüşmeyi öğretmişti ve sonra çekip giderek, tüm dövüşleri ben kazandım demişti. O bana savaşmayı öğretmişti ama aslında size savaşmayı öğreten birine karşı hep yenilirdiniz, ben bunu unutmuştum. Vücudumda adeta fiziksel olarak hissedilen acı neredeyse nefes alan bir canlıya dönüştü ve bana verdiği acı karşısında güldü. Abimin gidişi tüm dövüşleri kazandım demekti, dönüşüyse ben bu dövüşte hile yaptım demekti.
Değişmişti, büyümüştü, gençliğinde olduğu gibi yakışıklıydı. Saçları gençliğinde olduğu gibi dağınık, düzensizdi. Üzerinde bir kot ceketle içine giydiği beyaz tişört ve pantolon vardı. Boyu biraz daha uzamış gibiydi, yüzündeki o bebeksi güzellik yerini karizmatik bir yakışıklılığa bırakmıştı. Elleri cebindeydi, yüzünde çok tedirgin, neredeyse ürkek diyebileceğim bir ifade geziniyordu. Gerçekten karşımdaydı, inanılmazdı ama abim dönmüştü. Titreyen elimi saçıma götürdüm ve saçlarımı kulağımın arkasına koyarken, ona, bana verdiği acıyı vermek isteyerek, "Afedersiniz," dedim soğukkanlı şekilde. "Kimsiniz?"
Enes, onu yumruklamışım gibi geriye savruldu.
İçimden buna güldüm ama yüzümde sabit, gerçekten onu tanımıyormuş ifadesi taşıyarak gözlerimi kırpıştırdım. Abimin yüzündeki tedirgin ifade paramparça oldu ve gözlerinde büyük bir kırgınlık taşıyarak, "Kimsiniz mi?" Diye tekrarladı beni, inanamayarak. Sesi değişmişti, olgunlaşmış, çocukça toyluğundan sıyrılmıştı. "Be... Benim?"
Numarama devam ederek saf saf omuzlarımı silktim. "Afedersiniz, yanlış bir yere gelmiş olabilir misiniz?"
Abim üst üste yumruk yiyen boksör gibi soluk soluğa kaldı ve bakışlarını etrafta gezdirerek büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Aradan altı yıldan fazla geçmişti, o giderken on altı yaşındaydım ve onu unutmam imkansızdı ama abim yaşadığı şaşkınlıktan bunu bile düşünemiyordu. Kafasını salladı ve kirli sakallarını sıvazlayarak bana bir bakış attı. Hayır, aslında o hiçbir dövüşü kazanamamıştı, sadece kazandığını düşünmüştü ama şimdi bana bakarken en büyük kaybını yaşadığını farkındaydı. Zorlukla yutkundu ve kafasını ağır ağır sallarken, "Sanırım öyle oldu," dedi ve dönüp evin kapısına kısa bir an baktı. Gözlerindeki acı, bir kalemle kağıda aktarabileceğim kadar belirgindi. Tekrar kafasını bana çevirdiğinde bakışları tüm yüzümde uzun uzun dolaştı; sanırım o da bendeki değişiklikleri izledi. Bana doğru yürümeye başladığında, "Eskiden tanıdığım birilerini arıyordum," diye devam etti ve bakışlarını önüne çekerek yanımdan geçip gitti. Gitmek bazıları için ölüm, abim için eylemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KEFENİ.
Teen Fiction"Ah, saçları; ölümü üzerine giyinip boğazıma sarılan saçları." Tenlerinde ateşten bir mızrak, ruhlarda yanığın asil dumanı. Alınan her solukta, almaya yemin içilen canlar vâr oldu, canlar ceset oldu. Her ceset, kanlı parmaklarla açılan mezara idam e...