Multimedya :)
XXXTENTACION, Everybody Dies In Their Nightmares.
Eğer bu şarkı yerine başka dinleyecekseniz dinlediğiniz şarkıyı yazın, haftaya onlardan birini ekleyeyim :)
Kısa bir vaktin ardından yeni bölümle geldim, yorum ve oylarınızı ihmal etmeyin lütfen fıstıklarım.
🥀
16. Bölüm: "HIÇKIRIK."
Gökteki yıldızlardan şikâyetçi olanın, aydınlığa hükmü geçer miydi?
Attığını sandığın çığlıkların yankısıdır bazen boğazına oturan yumrular. Konuştuğunu sandığın cümlelerin kanlı izleridir dudaklarındaki karıncalanma. Hissetmediğini sanarak ruhunu aldattığın günlerin intikamıdır şimdi, tüm bu hisler. Savaştığını sandığın şeye çoktan kaybettiğinin habercisidir göğsündeki alevler. Ya da aslında en başından beri savaşamadığının...
Aldatılmış mıydım?
Hem de Duman tarafından?
Ruhumdaki hıçkırığın adı mıydı şimdi bu ihanet?
Göğsümden gerinerek kalkan bu alevler, ateşini arıyordu ama ateş düşmanın kendisiydi, bilmiyordu. Bu sefer yanmayı ben istememiştim. İlk kez yanarken bu kadar masumdum. Kendimi yakmamıştım, ateş için kibrit çakmamıştım. Kabul, sarsılmıştım. Kabul, dehşetteydim. Kabul, inanamıyordum. Ama kabul etmediğim bir şey vardı: babamın ihaneti.
Hayır, bunu yapmış olamazdı.
Ya fotoğraf?
Neden annem olmayan bir kadına samimiyetle sarılıyordu?
Bu düşünce elem verici bir azap halini alırken, kafamın içindeki her hücreyle acı çektiğimi hissettim. Duman bana bunu söylediğinde onu yalancılıkla suçlamış, asla kendisine inanmamıştım. Şimdi inandığım neydi, bilmiyordum. Fotoğraf hâlâ parmaklarım arasında, seğiren parmaklarım yüzünden titriyordu ve canıma dayanan bıçak, beni öldürmeye damarlarımı kesmekle başlamıştı. Bu ihanet damar yolumu tıkayan kan pıhtısı gibiydi. Gözlerim dönüyordu, omuzlarımın ileriye doğru sersemlediğini hissediyordum ve Duman son birkaç dakikadır bana sesleniyordu. Düştüğüm yerden kalkamıyordum. Bu kareyi, kafamın içine sığdıramıyordum. Bu fotoğrafı benden nasıl saklardı? Amacı neydi? Ya bunu bulmasaydım, hep giz olarak kalsaydı ve bu aldatmacaya inansaydım.
Baba,
Sen ne yaptın?Ağız dolusu kusacak gibi hissettiğim anlarda, odanın kapısı bir gıcırtı kopararak aralanmıştı. Gelişini, adımlarında gördüm. Beni kadrajına aldığını bilsem de başımı fotoğraftan kaldırıp ona bakmadım. Kelimelerim eriyor, soluk borumdan aşağıya inerek mideme zift gibi yapışıyordu. Bu an konuşmam gereken andı ama beceremiyordum. Soğukkanlılığımı korumalıydım ama bu fotoğraf...
Annem?
"Sikeyim..."
Fotoğrafta babamın ellerini aradım, kadının üstündelerdi. Yüzü annem olmayan kadının. Buna bakmak acı verici olandı ama aynı zamanda her şeyi sorgulamama sebep olanda bu şey değil miydi? Titrediğimin bilincinde olup ama bunun için hiçbir şey yapamamak, olduğum anın özeti gibiydi. Kalkmalı, Duman'a bağırmalı, vurmalı, bu evden defolup gitmeli, uzaklara kaçmalıydım. Ah hayır, galiba gerçekten kusacaktım. Vücuduma ter basmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KEFENİ.
Teen Fiction"Ah, saçları; ölümü üzerine giyinip boğazıma sarılan saçları." Tenlerinde ateşten bir mızrak, ruhlarda yanığın asil dumanı. Alınan her solukta, almaya yemin içilen canlar vâr oldu, canlar ceset oldu. Her ceset, kanlı parmaklarla açılan mezara idam e...