Multimedya:
Dolu Kadehi Ters Tut, Gitme.
Merhaba canımın içleri!
Dilerim keyifle okuduğunuz bir bölüm olur, lütfen oy ve yorumlarınızı ihmal etmeyim<3
36. Bölüm: "EN ZOR BEKLEYİŞ."
DUMAN ALANGUVA.
Harelerinin etrafında siyah halkalar vardı.
O an, gözlerine yakından baktığım o anı zihnimde fotoğraflamıştım ve sürekli halde o gözlerinin koyu derinliğinde kayboluyordum. Başımı arkaya yaslamış, sürekli halde o yeşil ve mavi gözlerinin etrafını saran ince, siyah halkaları düşünüyordum. Çok güzellerdi, dilim tutulmuştu. Gözlerinin birbirinden farklı renkte olduğunu öğrendiğimde de böyle olmuştu, güzelliklerinden nefes alamamıştım.
Öğle arasındaydık, yine çocuklarla okulun çatısına çıkmış, yasağı ezmiştik. Çatıya çıkmak yasaktı ama... sikerlerdi be. Rüzgâr buradan iyi hissediliyordu, tüm bahçe gözler önündeydi ve onu rahatça izleyebiliyordum. Arkadaş grubunun arasındaydı, Mahşer çok samimi, arkadaş canlısı bir kız değildi ama canı istediğinde eğleniyordu. Biraz cadılığı vardı, huysuzdu, insanlara sataşmaktan haz alıyordu. Tıpkı benim gibi olması beni ona kadar her türlü daha da şevklendiriyordu.
Öksürdüm ve sigaramın külünü kenara silkerek onun rüzgârda dağılan kuzguni siyah saçlarına baktım; bugün saçlarını salmıştı. Üzerinde beyaz okul gömleğiyle kareli eteği vardı, eteği o kadar kısaydı ki, bazen kalçası açılacakmış gibi geliyordu. Bacakları çok uzun değildi ama kalçası çok güzeldi. Gözlerimi kıstım ve yanında oturan çocuğun kolunu onun omzuna attığını gördüğümde, içime çektiğim sigara dumanı sanki daha başka bir zehirle dolup ciğerlerimde taştı. Kalbim kasıldı, deli gibi attı ve Mahşer'in ters bakışları hafifçe gülümsetti.
"Kızım benim," diye mırıldanarak ayaklarımı çatıdan sarkıttım ve arkamda gülüşen çocuklara kulak tıkayıp sadece onu izledim. Ters bir hareketle çocuğun kolunu omzundan kaldırdı ve o sırada şu renkli saçlı kız Mahşer'e uzanıp bir şeyler söyledi. En iyi arkadaşı o kızdı, yanlış öğrenmediysem adı Çisem'di ve bir abisi vardı. Mahşer Çisem'e daha yakın davranıyor, onu seviyor görünüyordu. Sigarayı dudaklarımın arasından çekerken, onun duyduğu şeye gülümsediğini gördüm. Gülümsemesi, hayatın tek iyi yanı.
Adının Mahşer olmasına rağmen içimi bu kadar ferahlatması...
Oturduğu banktan ayağa kalktığında eteğinin uçları sallandı ve saçlarını o ince parmaklarıyla sırtına doğru savurdu. Simsiyah saç tutamlarının beyaz gömleği üzerine dökülmesini izlerken nefesimi tuttuğumu bile fark etmedim. Zihnim bu anı, eksiksizce kaydediyordu. Belinin kıvrılışı, omuzlarını silkişi, saçlarının dağılışı, eteğinin rüzgârda uçuşması... Öksürüklere boğuldum ve sigarayı kendimden uzaklaştırırken, "Açılsana şu kıza," dedi arkadaşım, dirseğiyle sırtıma vurarak. "Uzaktan uzağa nereye kadar."
Kaşlarımı çattım ve bunun dilden dile yayılmaması için, "Yok öyle bir şey," diye inkâr ettim. Bunu itiraf edemez, paylaşamazdım. "Kimseye söyleme bir şey."
"Oğlum Duman, ne zaman çatıya çıksak gözlerini dikip kızı izliyorsun." Sesinde, anlamlandıramadığı bir şeyler vardı. Fark ettirmemeye çalışmıştım ama ona öyle bakmaya engel olamıyordum. Öyle işte, aşkla. "Neyini inkâr ediyorsun? Geri çevirir diye mi korkuyorsun? Kardeşim dibi düşer sana, dibi! Git açıl şu kıza."
Gidip karşısına ne diyebilirdim ki? İlk görüşte sana aşık oldum, hem de körkütük. Bir kere göz göze gelmek için aylarca bekledim, sesini yakından duymak için gizlenip arkanda dolaştım. Sana aşık oldum ama olmamalıydım. Sana aşık oldum ve bu hasta kalbimi öldürüyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞ KEFENİ.
Teen Fiction"Ah, saçları; ölümü üzerine giyinip boğazıma sarılan saçları." Tenlerinde ateşten bir mızrak, ruhlarda yanığın asil dumanı. Alınan her solukta, almaya yemin içilen canlar vâr oldu, canlar ceset oldu. Her ceset, kanlı parmaklarla açılan mezara idam e...