AŞK'la kalın..
ALİ'nin ağzından..
Selin evden çıktıktan sonra ne kadar bir süre arkasından öylece baktım bilmiyorum. Kendimi çaresiz ve terk edilmiş hissetmiştim. Selin'in bana bunları yapacağı hiç aklıma gelmezdi. Zaten acıyla savaşan bedenim, Selin'in gidişiyle tamamen kaybetmişti. Yenilmiştim ben. Acı tüm benliğimi etkisi altına almıştı. Hissizleştim. Acıyı yaşaya yaşaya hissizleşenlerdendim bende. Yorulmuştum artık. Bana umut olan kadın, hiç korkmadan kalbimi ellerine bıraktığım kadın da gitmişti. Hem de ben kovmuştum onu!
Bana yaptığı şeyleri unutamazdım. Onun yüzüne nasıl bakabilirdim ki? Onu nasıl sevebilirdim? Aldatmıştı beni, o adamı aradığımda yanında onun olduğuna neredeyse emindim. Hadi onun yanında olmasa dahi beni bırakıp gitmişti. Bana iyileştirici bir gece bağışlamış ve gitmişti. Bana söz verdiği halde yanımda değildi. Gözlerimi açtığımda onun yanımda olmayışını görmek, hissetmek; nefes alamamak, yıldızlı bir geceyi izleyememek gibi bir şeydi. Ben gece olmadan, yıldızlar olmadan yaşayabilir miydim?
Kim bilir daha önce neler yapmıştı. Belki de bana hastayım diye izin vermeme nedeni o adamla yatıyor olması olabilirdi. Belki de artık beni istemiyordu. O adamla olmak onu daha mutlu ediyor olabilirdi.
Ama şöyle bir gerçekte vardı. O gözlerinde gördüğüm şey aşk değil miydi? Şimdiye kadar yaşadığımız onca şey vardı. Hepsinde de bana aşık olduğunu hissettirmişti. Ağlamıştı benim için, bizim için. Gözlerinden anlardım ben onun ne düşündüğünü. Ya da ben mi anladığımı sanmıştım? Bunları nasıl yapmıştı. Bakışlarıyla beni kandırmayı nasıl başarmıştı?
Ona aşık olduğum zamanlar o kadar çoktu ki. Beni neredeyse her görüşmemizde kendine aşık edecek, daha fazla kaptıracak şeyler buluyordu. Onun gözlerinden ellerine, dudaklarından kalbine, nefesinden kokusuna, saçlarından gamzelerine her şeyine aşıktım. Ben onu başka sevmiştim, hiç bilmediğim bir şekilde sevmiştim. Kimseyi daha önce böyle sevmemiştim ki! Elle dokunulur bir sevgiydi sanki, öyle bir aşktı ki..
Onun hayatıma girmesinden sonra ben değişmiştim. Yeni yeni keşfetmeye başlamıştım sanki kendimi. O beni değiştirmişti; bakışları, sevişi, dokunuşu beni değiştirmişti. Ama şimdi bunların hepsinin yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Bana yalan söylemişti ama neden? Neden yapmıştı bunları? O kadar kötü biri miydi? Beni neden bu kadar üzmüştü. Aramızdaki çekim yalan olmazdı. Ben ona inanmak isterdim. Dinlemeye tahammülüm olsaydı keşke diye düşünmüştüm. Onun konuşmasına izin vermeyerek hata mı etmiştim?
Bir süre sonra o evde, onunla geçirdiğim zamanları hatırlayarak ve kokusuna daha fazla maruz kalmamak adına çıktım. Bir daha bu eve dönmeyecektim. Bir ara temizletir, onun tüm benliğini bu evden sildirirdim. Anca öyle olabilirdi. Onu unutmak için her şey yapacaktım. Beni terk edişini affedemezdim. Ben ona güvenmiştim ama o beni kandırmıştı.
Kendimi bir meyhaneye attım. Hiçbir zaman bunun işe yaramayacağını bilsem de, onu unutmayı isteyerek içtim. Ayakta duracak halim kalmayana kadar içtim. Annemin beni almasını istedim ve garsona arattım.
Annemin evinde gözlerimi açtım. Nasıl buraya geldim hiçbir fikrim yoktu. Salonda koltukta yığılmıştım. Ben buraya nasıl geldim bir fikrim yoktu ve başım çatlıyordu. Etrafa baktım gün doğmuştu. Yavaşça kalktım başımı ovalayarak. Annemin mutfaktan çıkıp yanıma doğru gelmesiyle kendime geldim. Şevkat ve endişeyle bana bakıyordu. Elinde bir fincan kahve vardı sanırım.
''Anne.''
''Oğlum dinlenseydin, iyi değilsin.''
''İyiyim anne sadece başım ağrıyor biraz. Ben nasıl geldim buraya?''
Oturma şeklini almıştım koltukta. Annemde yanıma gelip kahve fincanını önüme bıraktı, yanıma oturdu.
''Beni aradılar gittiğin yerden, aldım seni ve inan buraya kadar getirmek hiç kolay olmadı.'' Dedi dudaklarını yukarı doğru kıvırarak.
''Özür dilerim.'' Dedim suç işleyen bir çocuk edasıyla. Anneme bakıyordum oda ellerini yanaklarıma koydu.
''Özür dilemene gerek yok. Anlat bana.''
''Neyi?''
''Neden bu haldesin? Didem mi? Çok üzgünüm Ali.''
'' Bende üzgünüm. Onlarda var tabi. Benim yüzümden oldu.''
''İkimizde senin suçun olmadığını biliyoruz. Polislere anlatmadığın bir şey varsa bilemem.''
''Yo. Aynen anlattığım gibi oldu. Direksiyonu kırıp ölmemizi o istedi.''
''Seni üzen sadece onlar mı peki?'' annemin ellerini çektim yanaklarımdan. Beni iyi tanıyordu.
''Değil anne, asıl üzen başka.''
''Anlatmak ister misin? Sana bunu yapan kim?''
''Ben mi yaptım, o mu yaptı bilmiyorum ki anne?''
''Ne demek şimdi bu oğlum?''
''O beni kandırdı ama bende onu çok sevdim. Bunu kendime ben yaptım. Ona çok aşık oldum ve kendimi mutlu olurum diye kandırdım. O ise çekip gitti. Beni kandırdı, yalanlar söyledi.''
''Kurtulduğun iyi olmuş o zaman.''
''O kadar basit değil anne. Bir görsen onu! O kadar güzel ki, bir melek gibi.'' gözlerimin ışıltısını hissediyordum. Ondan bahsetmek, onu anımsamak bile beni o kadar mutlu ediyordu ki. Annem de gülümseyerek beni dinliyordu. Ona anlatacaktım koca gözlümü.
''Öyle bir gözleri var ki, kapkara, böyle kocamanlar, ışıl ışıllar. Onlara bakınca kendini aynı uzayda, yıldızların arasında hissediyorsun. Hele o gülüşü anne. Anca görünce anlayabilirsin. İki tane de gamzesi var yanaklarında, sadece mutlu olduğunda ortaya çıkıyorlar sanki. Çok güzel anne çok güzel. Öyle kolay kolay unutulacak şeyler değil gözleri, saçları, gamzeleri, gülüşü, kokusu...... offfff..... ''
Annem beni bölmek istemiyordu. Anlatayım istiyordu. İçimdekileri dökeyim ve rahatlayayım.
''Nasıl karşılaştık onunla biliyor musun? Lapa lapa kar yağıyordu. Ben deniz kenarına gitmiştim oda oradaydı. Bir kar tanesi gibi hem üzerime düştü hem de kalbime. Bana yağdı resmen. Gözlerimi alamaz oldum ondan. Delicesine aşık oldum.
Ama engellerimiz hiç bitmedi. Önce Didem çıktı, sonra da Gökhan. Çok az mutlu kalabildik biz anne. Beni aldattığını öğrendim, gerçi görmedim. O sandım ama telefonda. Off. Bilmiyorum belki o değildir. Ama uyandığımda yanımda yoktu. Söz vermişti beni bırakmayacağına ama yoktu. Gitmişti. Şimdi sen benim yerimde olsan ne yapardın anne? ''
Annem kaşlarını çatmıştı. Beni anlamaya çalışıyor gibiydi. Karışık konuşmuş olabilirdim. Şu an söylediklerim benim düşüncelerimdi o yüzden hızlı hızlı konuşmuştum. İçimde garip bir his vardı gidişinden beri. Sanki ona haksızlık etmiştim. Bu düşünce benim içimde büyük bir huzursuzluk yaratmıştı.
''Ben olsam böylesine severken onu dinlerdim.'' Dedi annem. Elini omzuma koyup devam etti.
''Düşün oğlum. Senin kararın ama emin olmadığın şeylerden o kızı sorumlu tutamazsın. Belki de gitmesi gerekmiştir. Dinlemeden bilemezsin. '' dedi ve kalktı yanımdan. Yukarı çıkıyordu.
Hakikatten ben gözümle görmemiştim, öyle sanmıştım. Öyle dememiş miydi Gökhan?Dinlememiştim ki onu. Bilmiyordum..
Bildiğim tek şey aşktan darmadağın olduğumdu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE'NİN MAVİ KARANLIĞI (TAMAMLANDI!)
FanfictionGECE, güçlü bir kadın hikayemde.. Peki neden güçlü? Çünkü bende bir kadınım. Hatta çoğunuzdan yaşça çok büyük bir kadınım.. Çünkü ben güçlü kadınları severim. Sadece erkek egemenliğinde, erkek parasıyla ayakta duran kadınlara ve ataerkil bir topluma...