Bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından
Yaşlanıyorum pencereden her bakışımda
Anna Karenina'yı taklit ediyor zaman,
Atıyor kendini raylara.
Neden her aşk
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka.Didem Madak
2016 / Haziran
Başımı buğulu cama dayayıp gözlerimi kapattım. Yol önümde alabildiğine uzanırken onu izlemek kaybettiğim şeyleri hatırlatmıştı bana. Sahi neler kaybetmemiştim ki bu hayatta? Artık çok daha zordu. Eskiden olduğundan daha kötü. Ruhumdaki depremler artık durmuş, enkazlarım denize dökülmüştü. İçinde sağ kalan var mı bakmamışlardı bile. Öylece, olduğu gibi hepsini atıp geri dönmüşlerdi. Artık baharlar gelmeyecek ve hiçbir dalım çiçek açmayacaktı. En kötüsü son dirilişim de bir hiç uğruna heba olmuştu. Ben artık sonsuza dek yaşayan bir ölü olarak kalacaktım. Dıştan sağ görünen ama içi ölmüş diğer insanlar gibi. Dıştan güzel içten çürük bir meyve gibi.
İçinizi açmadıktan sonra, kabuğunuzu soymadıktan sonra nasıl mahvolduğunuzu insanlar göremezdi.
Araba hızla yol alırken düşüncelerim uçsuz bucaksız sonsuzluğa dağıldı. Neredeydim? Hayatın hangi safhasında olduğumu bile bilmiyordum. Kaçıncı yüzyılını tamamlamıştı varlığım? Asla çağ atlayamamış, ilk çağlarda asılı kalmıştı ruhum. İlk çağımda... Aras...
Ah Aras!
Artık onu eskisi gibi hissedememek ne kadar acıydı halbuki. O günden sonra, beni karanlık dehlizlere gömen o günden sonra, içimde bir şeyler yer değiştirdi sanki. İçimde kıtalar birbirinden ayrıldı sonra son hızla çarpışıp parçalandı. Dağıldı, kırıldı. Paramparça bir kristal gibi ortalığa yayıldı. Aras biliyordu. Yasemin'in hamile olduğunu başından beri biliyordu. Ama beni asıl kahreden geçen onca zamana rağmen bana söylememiş olmasıydı. Neden? Aklım almıyordu. Niçin saklamıştı?
Şimdiye kadar ilişkilerinin en gereksiz ayrıntılarını bile defalarca anlatan Aras, bu en mühim konuyu neden saklamıştı? Hani her şeyimizi paylaşıyorduk? Bu soruyla birlikte Duru'nun ani ziyareti başka anlamlar kazanıyor ve ben soruların arasında çelişkilerle boğuluyordum. Aras Duru'yu çağırmıştı.
Kaşlarımı çatıp parmaklarımı sıktım. Allah'ım nasıl da inanmıştım her şeyi paylaştığımıza. Aras'ın bütün acılarını, hüzünlerini onu üzen her ayrıntıyı bildiğimi, dahası yüklendiğimi sanırdım. Oysa en çok dağıtanından bihaber yaşamışım. Bu beni hepsinden daha fazla yaralıyordu. Acılarını benden saklamış olması. Yaralarını kaçırması. Canımı acıtıyordu.
Aslında alınmamalıydım. Daha doğrusu bu kadar alınmamam gerektiğini biliyordum. Çünkü ben de ona içimi açmamıştım. Gerçek manada, tam anlamıyla. Aras da benim tükenmişliğimi bilmiyordu. O zaman o da kendi mahvoluşunu gizleyebilmeliydi. Ama elimde değildi, güceniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Kokusu
RomanceHep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda çiçek açacak olan başkasıydı. Aras bana çiçek açtıramazdı, Aras ruhumun çölünü yeşile bürümekten uzaktı. Çünkü o bütün suyunu, tüm havasını t...