Seni seviyorum çünkü bütün evren sana ulaşmam için işbirliği yaptı.
Paulo Coelho
Bir gecede kaç olayı birden yaşardık emin olamıyordum. Aslında zaman öyle çetrefilli bir şeydi ki sürekli farklı boyutlarda çıkıyordu karşımıza. Bazen bir yıla hiçbir anlamlı anı sığdıramazken, bir günde bir ömre yetecek anı biriktiriyorduk bazen. Öyle olunca ne kadar büyüyordu gözümde bir gece. Ne çok şey değişir gibi geliyordu şimdi bakarken. Sanki şu birkaç saatte hayatımız duracak, değişecek ve bambaşka bir yolda devam edecekti. Sanki dünya yerinden oynayacak, ekseninden kayacak ve başka bir yörüngeye girecekti. Ne tuhaf.
Kapıda durup tabağındakilerle oynamasını izledim. Gergin haline yayılan kısık sesli çığlıkları bile algılayabiliyordum. Kaçma niyetine inat orada öylece duruşunu görebiliyordum. Gözlerine sis inmiş gibiydi masaya bakarken bile. Ellerimi uzatıp onu parmak uçlarımda hissetmek istiyordum.
Gözlerimi kısıp diğerlerine baktım. Öylesine, gelişigüzel bir muhabbet gibi görünüyordu. Ama Tuna'nın yüz ifadesi bilerek getirilmiş, döndürülmüş bir konu olduğunu da bağırıp duruyordu. İstemeyerek de olsa güldüm. Sonra gülüşümü toplayıp içeri girdim yavaşça. Aynı anda Katre başını kaldırdı. Yüzüne oturan tüm anlamların aksine gözleri bambaşka şeyler anlatmak ister gibi ışıldadı. Başını çevirip devamından yeniden mahrum bıraktı beni. Yüz ifademi sabit tutmaya özen gösterip masaya doğru yürüdüm.
Levent bu gece her zamankinden daha fazla canımı sıkıyordu. Yeni bir öfke dalgası daha şahlandı içimde. Göğüs kafesime gürültülü homurtusu çarptı. Onunla yemek yiyor olmasını değil ona bakıyor olmasını dahi kıskanıyordum. Çok ötelerde, berilerde, gerilerde anlatılamaz bir histi. Belki... Belki olmamalı, engellenmeliydi. Ama mani olamıyordum. Set çekemiyordum. Kendime yumruk atmak istiyordum. Her şeyle birlikte, her şeye rağmen.
Dişlerimi sıkıp Fırat'ın arkasında durdum.
"Afiyet olsun."
"Biraz daha geç kalsaydın kalkıyorduk." diye mırıldandı Tuna uzanırken. Göz kırpıp sırıttı. Sonunda istediği, uzun zamandır beklediği bir şeyi gerçekleştirebilmiş gibi gurur yüklüydü hali.
Tek kaşımı kaldırıp kafasına vurdum. "Tabağın doluyken mi?"
Fırat gözleri aramızda gezinirken güldü. Halimle açıktan alay ediyor olması yeterince can sıkıcıydı. "Sana da yetecek kadar yemeğimiz var." Cümlesinin altındaki manalara gözlerimi devirip Tuna'nın karşısına oturdum.
İçimdeki atamadığım, sindiremediğim öfkenin dışıma yansımamasına özen gösterip Katre'yi süzdüm yavaşça. Yüzü yakından daha süzgün duruyordu. Daha az mutlu... Daha... Gözlerimi sımsıkı kapatma isteğimi göz ardı edip önümdeki tabağa döndüm. Tuna da Katre'nin kulağına eğilip heyecanla bir şeyler söyledi. İkisinin anlaşılmayan cümleler taşıyan fısıltılarını dinledim boş bakışlarımı tabaktan ayırmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Kokusu
RomanceHep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda çiçek açacak olan başkasıydı. Aras bana çiçek açtıramazdı, Aras ruhumun çölünü yeşile bürümekten uzaktı. Çünkü o bütün suyunu, tüm havasını t...