Aras / 3

7.5K 455 135
                                    


Acı çekmemek için, aşkı reddetmek gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Acı çekmemek için, aşkı reddetmek gerekiyordu. Bu da hayattaki kötüIükIeri görmemek için kendi gözIerini çıkarmak gibi bir şeydi.

Paulo Coelho

Hayatta her şey anlıktır, demiştim. O bir anda oluyordu ne oluyorsa. Bazen de öyle sürüncemede kalıyordu ki o an nerede kaldı diye merak ediyordu insan. Neden hala o tek bir an gelmedi, neden hala zamanın dışındayım? Sol elimde hala aynı ağırlık, bir yüzüğün bırakabileceği tüm o ağırlık, vardı. Ruhum üzerine tonlarca yük yüklenmişte eziliyor gibiydi.

Halbuki ruhum hayatımın her döneminde ezilmişti. Kendi içinde düğümlenmişti.

Evdeki kalabalıkta nefes alamayarak yakamı gevşettim. Bu gömleği bana kim vermişti, Allah aşkına? Bugün hiç sırası değildi. Hiçbir şeyin zamanı değildi. İçim öyle yükselmişti ki yüzeye vurmak üzereydim. Fırat'a bakıp kaşlarımı çattım.

"Sana bugünün iyi bir fikir olmadığını söylemiştim."

Ellerini saçlarının arasından geçirip ofladı o da. "Erkan çok üstüme geliyor, Aras. Bir şeyler yapmak zorundayız. Bir şekilde önce biz söylemek zorundayız. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra..."

Bu kalabalıkta, bu gergin kalabalıkta, bu konuşulacak son konu bile olamazdı. Bu kadar insan varken ne diyecekti ki? Nasıl söyleyecekti? Nasıl söylerdik? Buna dayanamıyordum. İçinden çıkamıyordum. Nasıl dayanacaktı?

Başımı çevirip bahçeye baktım. Katre yüzünde küçük bir tebessümle Tuna'nın anlattığı bir şeyi dinliyordu. Müge elini onun omzuna koymuş gülüyordu. Tuna her ne söylediyse Katre başını sallayarak güldü. Gülüşü bir goncanın açılışı gibi büyüdü. Yüzündeki o şey, o kıyısından tutuşan neşe, o tomurcuklanan tebessüm yok olsun istemiyordum. Bu büyük sır, bu büyük yalan, onu mahvederdi. Tüketecekti. O bir ışıktı, sönecekti.

"Nasıl söyleyeceksin?" diye mırıldandım.

Fırat da onlara bakıp omuz silkti. "Bilmiyorum. Nasıl söylenir böyle bir şey?"

"Sen söylemezsen Erkan söyleyecek."

Nasıl öğrenecek olursa olsun, öğrenecek olması bile yeterince kötüydü. Ama öyle başka birinden, başka bir şekilde duyması onu yıkardı. Biliyordum. Aslında en doğrusu bunu Hülya teyzemin anlatmasıydı. Ama o yapamıyordu. Katre'nin onun kızı olmadığını kendi içinde bile kabul edemiyordu. Kalkıp da nasıl söyleyecekti?

Fırat yüzünü astı. "Yarın İsa kaptanı ayarlayalım. Orada söyleyelim. Burası şu an çok karışık ve gergin." Ensesini ovup yeniden ofladı. "Ayrıca annem beni çok yordu."

Başımla onayladım. Annem bazen gerçekten anlaşılamayacak kadar yorucu oluyordu. Her şekilde. Yarın, diye tekrar ettim içimden. Yarın onu tamamen kaybedebiliriz. Yarın gidecek. Parmaklarımı birleştirip sıktım. Nasıl bir tepki verir düşünemiyordum. Kızacaktı ama daha çok kırılacaktı. Gözlerinde o kırgınlığı görmek istemiyordum. Bakışlarına o kaybolmuşluk yerleşsin istemiyordum. Bundan nefret edecekti. Ona daha önce söylemem gerektiğini biliyordum ama gitmek isteyeceğinden bu kadar korkarken nasıl yapardım? Nasıl yapardık?

Yasemin KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin