Aras / 2

7.4K 503 38
                                    

Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değiIdiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değiIdiniz. Dünyada pek çok insan da böyIedir. MutIu oImayı hak etmedikIerini sanarak en büyük sevinci buIabiIecekIeri yerIerde keder ararIar.

Paulo Coelho

Sol elimdeki olanca ağırlıkla, bir yüzüğün bıraktığı tüm o ağırlıkla, ayağa kalktım. Işığıyla gözümü alan mermerin üstünde gezdirdim parmağımı. Adının taşa kazınmış halini okşadım. Her şey için o kadar üzgündüm ki içimde koca bir cehennem kaynıyordu. Burada onun değil benim olmam gerekiyordu. Onu kurtaramadığım için, onu koruyamadığım için, buna sebep olduğum için bir ömür yanmam gerekiyordu. Göğsüme oturan o tanıdık hisle, kötücül ve dikenli hisle, nefesim genzimi yaktı. Burun direğim sızladı acıyla, özlemle. Gözpınarlarım kurumuş gibi hissediyordum. Gözlerimin kıyısında bile bir cehennem varmış gibi hissediyordum.

Kendimden nefret ediyordum. Hayat bir imtihansa ben bunu geçememiştim. Başarılı olamamıştım. Görevimi yerine getirememiştim.

Oysa ki hayat herkes için, her zaman inanması zor bir imtihandır. Sanmıyordum ki bir insan her sınavdan zararsız ayrılabiliyor olsun. Yine sanmıyordum ki insan öyle kolay ders alıyor olsun. Yaralarımızdan öğreniyorduk hayatı. Ne kadar çok yanarsa canımız o kadar yaşamış oluyorduk. Sonra diğer insanlar kalkıyor, yaralandığımız yere bakıyor ve adına tecrübe diyorlardı. Yara almadan, ölür gibi olmadan yani, insan hiçbir şeyi tam manasıyla kavramış olmazdı kanımca.

Sanıyorlardı ki her insan bir kez ölür. Yanlış. İnsan denilen fani, defaatle ölürdü. Yalnızca bir kez gömülürdü. Bu o öldüğüm zamanlardan birinin öyküsüdür. Ölüp gömülemediğim zamanlardan.

"Peki, bundan nasıl emin olabileceksin?"

Bu da ne demek oluyordu? Ağzımı açmayı denedim. Anlamsızca gülmek, birkaç kelimeyle ona bu söylediğinin ne kadar manasız olduğunu anlatmak istedim. Fakat kıpırdayamıyordum. Beynimin içinde tuhaf bir müzik çalıp duruyordu. Tepki veremiyordum. Bu müzik nereden çıkmıştı? Zamanı mıydı yani? Ayrıca bu da ne demek oluyordu şimdi? Ne demek nasıl emin olacaksın?

Yasemin hafifçe gülümseyip elini yanağıma koydu. "Aras, telefonun çalıyor."

Kaşlarımı çattım. Tutukça başımı sallayabildim. Evet, telefonum çalıyordu. Tabi.

"Efendim Fırat." Derin bir nefes alıp verdim. Az önce bir kamyon kazası atlatmış gibi hissediyordum. Beynimin üzerinden korna çalarak geçmiş olabilirdi. Ses gelmedi. Açtığımdan emin olmak için ekrana baktım. Telefonu diğer elime alıp yeniden konuştum. "Fırat. Orda mısın ağabey?"

Ardından anlaşılmaz duygularla titreyen sesi ulaştı. "Aras hemen gelmen lazım." Bütün kötü duygular ondan bana aktı. En kesif olanı, en çok duyulanı şaşkınlığa benzer bir şeydi. Bir de korku. Korku mu?

Yasemin KokusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin