Ben seni sevgilim ben seni hep
Yüzünden geçen dalgalardan okudum
Gözlerine sevgi okudum, ellerine şefkat okudum
Annen seni inkar etmişti
Aldım etime dokudum.Birhan Keskin
"Anlamıyorum. İnsan neden empati yeteneğinden yoksun bir hayat sürmek ister ki? Yani hiç kimseyi anlayamamak ve dahi bunun için çaba bile göstermemek hangi örümcek ağına bulanmış zihniyetin ürünü?"
Müge sinirle gezinirken gözlerimi devirip elimdeki elmayı bir kez daha ısırdım. Müge ellerini belirginleşmeye başlamış karnının üzerinde gezdirdi yavaşça. Bu öfke kokan, nefret taşan söylemi tamamen kocasına ve onun ailesine ithafendi. Fehime teyze yine incir çekirdeğini doldurmayacak bir şey yüzünden bir sürü olay çıkarmıştı, herkes birbirine girmişti. İki aile Müge'lerin evinde uzlaşmak için bir araya gelmişti ama olaylar daha kötü bir hal almıştı. Bütün bunların sonunda Müge'yle Selim çok büyük bir kavga etmişti ve Müge de eşyalarını toplayıp bir süre için bizde kalmaya gelmişti.
Hırçın haline bakıp gülümsedim. "Müge," diye söylendim sevecenlikle, "Biraz sakin ol. Sonra da şuraya otur, lütfen."
Bana kısa bir bakış atıp kararsızlıkla kaldı salonun ortasında. Sonra uysalca gelip yanıma oturdu. Bakışlarına yerleşenler içimi burktu. Yıllarca Selim'i sevmişti, yıllarca onu beklemişti. Hamile olduğunu bana söylerken o kadar güzeldi ki. Gözleri ışıl ışıldı, bir çiçek gibi açmış, bir yıldız gibi parlamıştı. Şimdi gözlerinde sönmüş bu yıldızlara dayanamıyordum. "Onu seviyorum," diye mırıldandı "ama böyle olmuyor."
Elini sıktım hafifçe. "Biliyorum. Sen de her şeyin düzeleceğine inan ama artık."
Müge silkelenip gülümsedi. "Ay aman boş ver şimdi Erşanların garip huylarıyla aile ilişkilerini." Gözlerini kısıp burnunu buruşturdu. İmalı bir bakış yerleşti gözlerine. "Tuna'dan aldığım bilgilere göre dün gizlice Aras'la buluşmuşsun."
Keyifli bir kahkaha atıp başımı salladım. "Oturup Tuna'yla dedikodu yaptığınıza inanamıyorum."
"Asıl ben size inanamıyorum. Lise talebesi gibi. Geçmişte yaşayamadım acısını çıkarayım bari mi dedin?" Topuzundan çıkışan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp arkasına yaslandı. "Aras taşınmanıza hala sinirli mi?"
Müzikalin İzmir'deki gösterimi biteli neredeyse üç hafta oluyordu. Son sahneden dört gün sonra köşe bucak toparlanıp İstanbul'a dönmüştük biz de. Evimize. Aslında ev kavramı değişiklik arz ediyordu her cümlenin içinde. Sahi nereye evimiz diyorduk biz? Ya da ne anlatırdı yuva kavramı her birimize? Bana bir tek Aras'ı hatırlatıyordu. Bir tek ona çıkıyordu yollar içimde. O yüzden şimdi onun kokusu bile duvarlarına sinememiş bu ev bu denli yabancıydı. Onun için gönül rahatlığıyla evim diyemiyordum bu dört duvara. Çünkü benim evim Aras'tı. Bir tek onun yanıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Kokusu
RomanceHep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda çiçek açacak olan başkasıydı. Aras bana çiçek açtıramazdı, Aras ruhumun çölünü yeşile bürümekten uzaktı. Çünkü o bütün suyunu, tüm havasını t...