Onca yıldan
Onca bıraktıklarımdan sonra Ben şimdi sana
Bırak beni, bırak beni dersem
Ve sen
Beni bırakırsan var ya
Beni bırakırsan var ya!Birhan Keskin
Ömrümüzün bir kısmında günler birbiri ardına bağlanmış gazoz kapakları gibi hızlı, neşeli ve tatlı bir gürültüyle dolu olarak geçiyordu. Bir kısmında ise öyle ağırdı ki, o kadar yavaştı ki insan kendini raylara bırakmak istiyordu. Çünkü biliyordu ki bu durağanlıkta, her şey bu kadar yavaş ve zorken o tren asla gelmeyecekti. Kendimi gökyüzünü yırtan bir uçaktan aşağı bırakmak istiyordum. Veyahut çoktan bırakmıştım. Daha doğrusu bir uçak gökyüzünü yırtmıştı ve ben o uçaktan atılmıştım. O kadar uzun zamandır düşüyordum ki bir yanım uçtuğuma inanıyordu anlamsızca, diğer yanım ise düşüyor olduğumu biliyordu. Düşüyordum ve o an geldiğinde muhakkak çakılacaktım.
Fakat bugün yeni bir günse, güneş yeniden doğduysa ve gökyüzü yırtığını onarabildiyse ben de yaralarımı sarıp devam edebilirdim. Etmeliydim. Hayat herkesi zamanın bir yerinde yoruyordu ve her yorulan düştüğü yerde kalsaydı halimiz nice olurdu.
Saçlarımı gelişigüzel topladım. Telefonumu çantamın içine atıp kapıyı çektim.Bugün güzel bir gün olsun istiyordum. Her şeye ve herkese rağmen. Bugün umutlu bir gün olsun.
Suzan'la sözleştiğimiz yere doğru yol alırken tek düşündüğüm müzikaldi. Kendimi düşünmeye zorladığım tek şeydi. Suzan Keskin de koordinatörümüzdü. Aslında Yılmaz'la beraber gerekli her şeyi konuştuğumuzu düşünmüştüm. Suzan da o gün konuşmamız gereken başka şeyler olduğundan bahsetmemişti. Demek ki aklına gelen başka şeyler olmuştu. Müzikal elimi ayağımı titretecek kadar heyecanlandırıyordu beni. Derin bir nefes alıp heyecanımı bastırmaya çalıştım. Bu uzun zamandır içinde Aras olmayan bir şeye ilk heyecan duyuşumdu. Tadını çıkarmak istiyordum.
Ondan uzaklaşan, ondan kopan bağlarımı bir yere bağlamam gerekiyordu. Aksi takdirde boşlukta, yoklukta yitip gidecektim. Kaybolacaktım.
Arabayı park edip deniz kenarındaki kafeye girdim. Kesinlikle muntazam bir yerdi. Şık ve zarif olarak dekore edilmişti. Tavandan sarkan avize o kadar güzeldi ki hayranlıkla gülümsedim. Güzel olan her şey insanı mutlu edebiliyordu. Çünkü bilindiği gibi insan güzeli sevme ve güzelde dinlenme fıtratı üzerine yaratılmıştı.
Deniz kıyısında hoş bir masada oturan Suzan beni görünce gülümsedi. Kısa saçları dönüşüyle savruldu. Ben ona doğru yürürken o da ayağa kalkıp elini uzattı.
"Katre'cim."
Uzattığı elini sıktım. "Merhabalar."
"Otursana." Seçtiği masa Ege'yi ayaklarımızın altına seriyordu. Deniz öyle güzeldi ki insana ağlama arzuları veriyordu. Derin bir nefesle içime çektim havayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Kokusu
RomanceHep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda çiçek açacak olan başkasıydı. Aras bana çiçek açtıramazdı, Aras ruhumun çölünü yeşile bürümekten uzaktı. Çünkü o bütün suyunu, tüm havasını t...