Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.Didem Madak
İnsan neden böyleydi anlayamıyordum. Neden bir şeyi kaybetmeden ya da kaybetmeye çok yaklaşmadan, yani sanki onu artık tamamen ve sonsuza dek yitireceğimize emin olmadan, kıymetini bilemiyorduk? Niçin çok sevdiğimiz bir şey avuçlarımızdan tümüyle kaymadan onu ne denli fazla sevdiğimizi idrak edemiyorduk? Kendimize bile mi bu kadar yabancıydık? Kendimizden de mi kaçıyorduk? Yoksa insanın asıl kaçtığı, asıl korktuğu ve asıl sakındığı hep kendisi mi oluyordu?
Hastanenin kapısından koşar adımlarla girerken kalbim ağzımda atıyordu. İçimden bildiğim tüm duaları karıştırmadan sıralamaya çalışırken, lütfen diyordum, lütfen ona bir şey olmasın. Lütfen, benim yüzümden böyle şeyler olmasın. İçimde delice bir korku büyüyordu. Korkumdan önümü göremiyordum. Bacaklarım o kadar titriyordu ki Aras beni tutuyor olmasaydı dengede bile duramazdım.
Benim yüzümdendi. Her ne olduysa ben sebep olmuştum. Kendi karmaşama o kadar dalmıştım ki onu yeteri kadar düşünmemiştim. Benim suçumdu bu. Üst üste hıçkırdım.
"Biraz sakin ol." diye mırıldandı Aras hemen yanı başımdan. Deniyordum ama elimde değildi. Ne yaparsam yapayım ona bir şey olacağı korkusunu atamıyordum içimden. Kalbime katlanılmaz bir ağırlık çökmüştü.
Kolumdaki elini kavradım. "Korkuyorum. Ya ona bir şey..." Cümlem yeni bir hıçkırık istilasıyla bölündü. Omuzlarımın sarsılmasına engel olamadım.
Aras'ın yönlendirmesiyle yürümeye devam ettim. "Merak etme. Kötü bir şey yok diyorum, Katre. Kötü bir şey olsa bilirdim."
Anneme doğru hızla gitmeye çalışırken beni aniden durdurdu. Koridorun ortasında karşılıklı kalakaldık. Sıtmaya tutulmuş gibi titreyen bedenim yoluna devam etmek istiyordu. Anneme gitmek istiyordum. Ellerini omuzlarıma yerleştirip hafifçe sarstı. Kendime gelmem gerektiğini ben de biliyordum. Sarsılmıştım. Kelimenin tam anlamıyla dağılmıştım. Annem uyanıksa –ki öyle olmak zorundaydı- beni böyle görünce çok üzülürdü. Onu daha fazla üzmek istemiyordum. Ruhum her kulvardan fütursuzca saldıran acılara, hüzünlere, pişmanlıklara alışıktı. Bununla yaşamayı öğrenmiştim ben. Dişlerimi sıkıp katlanıyordum. Ama onun durmadan benim için üzülmesine dayanamazdım.
"Bana bak."
Aras tek elini omzumdan ayırıp çeneme değdirdi. Parmakları ona doğru kaldırdı ağırlaşan başımı. Her şeye rağmen beni yalnızca o teselli etsin istiyordum. Kanayan yaralarımı bir tek o sarsın. Her derdimin dermanı Aras olsun istiyordum. Onun yanımda olması, benimle olması her şeyden başkaydı. Hep öyle olmuştu. Parmaklarının tersiyle ıslak yanaklarımı kuruladı. Fakat bu boş bir uğraştı. Çünkü o sildikçe yaşların yenileri yuvarlanıyordu yanaklarıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Kokusu
RomanceHep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda çiçek açacak olan başkasıydı. Aras bana çiçek açtıramazdı, Aras ruhumun çölünü yeşile bürümekten uzaktı. Çünkü o bütün suyunu, tüm havasını t...