Ne yaptığımı bilmiyorum. İnan bilmiyorum.
Yanına uzanmak istiyorum, yanına uzanayım; geçsin artık.
Umay Umay
2016 / Ağustos
Şimdi burada evleneceğimi söylerken gözlerime dolan tek anı o meşum günün barındırdıklarıydı. Bir sahnede sergilenen oyun gibi kanlı canlıydı. Tüm renkleriyle ve sesleriyle öylece karşımdaydı. Sanki elimi uzatsam parmaklarım hepsini hissedecekti. Parmakuçlarımdan kalbime yayılacaktı aynı koyu renkli hüzün. Aynı matemin kıskacında kaburgalarımın çatlaklarına bakakalmış olacaktım. Nefesimi döndüremeyip gözlerimi yumdum. Kapalı gözkapaklarımın içinde kıvılcımlar uçuşuyordu. Kıvılcımlardan dahi kaçamıyordum.
Serhat'ın rahatlamış ve nispeten keyiflenmiş sesiyle gözkapaklarımı araladım. "E evleneceğim diyorsan başka," dedi yavaşça, "Evliliğe her zaman saygımız var neticede." Başını eğip güldü. Gülüşü, içimde boydan boya derin bir yaraya dönüştü.
Tek kaşımı kaldırdım. Ona bunun ne kadar saçma olduğunu, yaptığı ve söylediği her şeyle aramızdaki o küçüçük ince bağı nasıl kopardığını, onu görmeye bile tahammül edemediğimi söylemek istedim. Sesim çıkıyor olsaydı söylerdim de. Ama dudaklarımı açtığımda nefesim acı dolu bir inleme gibi süzüldü yalnızca. Bakışlarımı Serhat'tan kaçırırken Aras'a yakalandım. Yağmurdan kaçıp doluya tutulmak gibiydi. Sağanaklarımdan ona sığınırsam sağ çıkardım. Ama yapamazdım. Aras'a gitmek, gitmeye çalışmak dahi camlar üzerinde yürümekten farksızdı. Lakin o keskin ve renkli camlar ayaklarımı delmekle kalmıyor kalbimi her an mahvediyordu. Hep mahvetmişti.
Ben biraz önce ne demiştim sahi? Ne beklemiştim?
Aras'ın bakışlarına yayılan şaşkınlığa, kahve ve yeşilin karıştığı gibi sitem karışıyordu. Aynı anda sanki hem öfkeleniyor hem üzülüyor hem şaşırıyordu. Seviniyor muydu? Bakışlarındaki karmaşa bana ulaşıyor, beni delip geçiyordu. Gözlerinde dimdik kayalar, puslu havalar, dalgalı denizler görüyordum. Sis iniyordu havasına. Gözlerinde sıcak bir yaz sabahı koyu renkli ve buzlu bir kış akşamına dönüyordu. Ama hiçbir şey söylemiyordu. Bir şey söylese, küçücük bir şey söylese, sesinden bir şeyler çıkarsam da yeterdi. Ama konuşmuyordu. Gözlerini kıstı yavaşça. Daha fazla dayanamayıp kaçırdım bakışlarımı.
"Düğün ne zamandan önce sormam gereken soru şu; Biz ne zaman tanışacağız damat beyle?"
Aras parmaklarını burun kemerine bastırırken Tuna buz gibi bir sesle konuştu. "Sizin misafirliğiniz yeterince uzamadı mı Serhat?"
Serhat ona bakıp sırıttı. Elini göğsüne koyarak kendini gösterdi. "Beni kovuyor musun?"
Tuna kaşlarını kaldırıp gülümsedi. "Hayır canım, ne münasebet. Geç oldu yatacağız diyorum. İnsanlar ayakta zor duruyor görmüyor musun? Uykumuz geldi diyorum. Düşünceli misafirden hoşlanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasemin Kokusu
RomanceHep onu sevdim. Ama kabul etmem gereken tek gerçek vardı; Aras başkasının vahasıydı. Onda hüküm süren, onda çiçek açacak olan başkasıydı. Aras bana çiçek açtıramazdı, Aras ruhumun çölünü yeşile bürümekten uzaktı. Çünkü o bütün suyunu, tüm havasını t...