Multimedya: Amber
Koku cümbüşü hiç bu kadar keskin olmamıştı. Kan kokuları burnuma dolarken huzur bulsam da her bir hücrem ayrı ayrı sızlıyordu. Yattığım rahat yerden kalkmak istemiyordum. Sıcaklık bedenime çok yakındı. Soğuk tenime iyi geliyordu. İstemeyerek de olsa gözlerimi araladım. Etraf o kadar karanlıktı ki nerede olduğumu anlamam mümkün değildi. Bir iki kez gözlerimi kırpıştırıp algılarımı açmaya çalıştım. Ancak aldığım sadece güzel kan kokularıydı. Bir de tanıdık gelen o güzel kanın kokusu... Tabi ya, Keven'ın yanındaydım. Ancak aramızda mesafe vardı. Kokusunu diğer kokulardan ayırt edebilmem için odaklanmam gerekiyordu. Şu durumda ise odaklanacak halde değildim. Yine de gözlerimi kapatıp Keven'ın kendine has kokusunu da aramaya başladım.
"Neyi kokluyorsun sen öyle?"
Tepemdeki alayla sesle gözlerimi araladım. Elinde tuttuğu bir mumla Keven karşımdaydı. Bu görüntüyle bir daha karşılaşmamalıydım. Mavi gözleri mum ışığında inanılmaz bir büyüye sahip oluyor gibiydi. Gözlerine daha fazla bakmamak için gözlerimi kapatıp başımı iki yana sallamamla beynim de sanki sağa sola doğru sallanmıştı.
"Neredeyiz?"
"Benim evimdesin."
Etrafın karanlık olduğuna bakılırsa içinde teknolojiye dair şeylerin bulunmadığı evde olmalıydık. Yüzüme tebessüm yerleştirmek istesem de dudaklarımın kenarında hissettiğim acı buna engel olmuştu. Lağım kuyusuna düşmüş gibiydim. Yani kendimi o derece berbat hissediyordum. Çektiğim belalardan dolayı kendimle gurur duymam gerekiyordu. Ama bunu sonra yapacaktım. Yaşlanıp toruna torbaya karıştıktan sonra anı olarak anlatacaktım bunları ve işte o zaman gurur duyacaktım. O zamana ise daha vardı. Bu da demek oluyordu ki anı olarak daha çok belayı başıma çekecektim. Eh, bunlar içinde rezil olduğum anlar umarım artık yok olurdu da kahramanlıklarımla da gündeme gelirdim.
"Kan...."
Düşündüğüm şeylere rağmen istemsizce dudaklarımdan dökülen bu sözcük beni de şaşırtmıştı. Şu an ihtiyacım olan şeyin kan olduğunu elbette biliyordum ancak bunu dudaklarımdan istemsizce dökülecek kadar istediğimin farkında değildim.
Gözlerim kapalı olmasına ve Keven'ın tepki vermemesine rağmen adım seslerinden yanımdan uzaklaştığını anlamıştım. Karanlıktan korkan biri değildim ama bu kan kokulu yerde karanlıkta kalmak canımı sıkıyordu. Derin nefesler alıp sakin kalmaya çalıştım. Kapı gıcırtısı duymadığımdan ve Keven'ın adım sesleri devam ettiğinden halen daha odada odluğunu anladım.
"Mumu burada bırakamaz mısın? Çok karanlık."
"Gözlerini açarsan ışığa kavuşursun sivri dilli sivri diş."
Hah! Ne bekliyordum ki zaten? İki darbe aldın diye bana melek gibi davranacak değildi ya? Bir kitap ya da film karakterinden bahsetmiyorduk neticede. Söz konusu olan kanlı canlı Keven'dı. Tamam, sürekli kötü davrandığını söyleyemezdim ama iyi davrandığı anlarda sık değildi hani.
Beklediğim kapı gıcırtısını duyduğumda gözlerimi açtım ve ışığı aramak için etrafıma bakındım. Rengi tam anlaşılmayan ancak açık bir renge sahip olduğunu düşündüğüm bir koltukta yatıyordum. Üzerimde de rengi koltuğun rengine karışan bir battaniye vardı. Gözlerimle etrafıma bakındığımda baş tarafımda yanan şömineyi gördüm. Işık ve ısı oradan geliyor olmalıydı. Bir anlığına gözlerimi kapatıp tekrardan huzuru hissetsem de saniyeler içinde üzerimdeki battaniyeyi ittim ve doğruldum. Her yanım ağrıyordu. Ne darbe almıştım ama! Keven gelmeseydi oradan diri çıkacağımı sanmıyordum.
Ağrıyan boynuma elimi götürüp karşıma baktığımda perdeleri kapalı pencereyi gördüm. Saatin kaç olduğunu anlamak için dışarıya bakmak istesem de içimdeki bu arzuyu bastırıp ayağa kalktım. Battaniyeye sarılıp koltuğun ve şöminenin önüne oturdum. Sebebi güneş olmayan bu sıcaklık hoşuma gitmişti. Kedi gibi gevşeyip bacaklarımı uzattım. Tekrar duyduğum kapı gıcırtısı ve sıcak çikolatanın içinden gelen kan kokusu Keven'ın geldiğini haber veriyordu. Gelen kanın kokusu öylesine güzeldi ki mest olmuştum. 0 rh negatif. En sevdiğim kan gruplarından biri olurdu kendileri. Yani, tamam bir vampir olarak kanın her türünü seviyordum ancak bazı kanlar diğerlerinden farklıydı. Gruplar kanların tadını da etkilese de kanın sahibi de o kanın tadını etkiliyordu. Ve şu an bana adım adım yaklaşan o kan son derece sağlıklı birinin kanı olmalıydı. Başka türlü böylesine güzel kokmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasíaVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...