Bölümleri elimden geldiğince hızlı yazmaya çalışıyorum ancak hayat şartları işte. Kaç gündür evde doğru düzgün durduğum yok. Bu tarz gecikmeler için kusura bakmayın. Seviliyorsunuz! Keyifli okumalar ^^
Karmaşanın seslerinden mahrum kalan bu odada elimde muazzam bir elbise ile aynaya bakıyordum. Keven'ın dediklerini yapmaktan başka çarem yoktu. Bir hafta boyunca ona itaat etmiş ve dinlenmiştim. Ama şimdi gün yüzüne çıkma vaktiydi ve korkuyordum. Olaydan aileme dahi bahsedememiş olmak sinirlerimin bozulmasına neden oluyordu. Onlar da herkes ile beraber öğrenecekti. Tepkilerini tahmin etmek zor değildi. Yanımda olacaklarını biliyordum. Çünkü aile olmak bunu gerektirirdi. Ama yine de onlardan saklı şeyler yapmak pek de tarzım değildi.
"Çok güzel değil mi?"
Lola soruyu bana değil Hailey'e sormuştu. Evet, her şeyin başladığı şatonun bu küçük ama gösterişli odasında onlar da vardı ve gözleri benim üzerimdeydi. Elbiseyi giyip giymeyeceğimi merak eden bakışları iyice gerilmeme neden oluyordu.
"Birbirlerine çok yakışıyorlar." dedi Hailey dudak bükerek. Aynadan gördüğüm yansıması komikti ama buna bile gülecek halde değildim. Gerginliğim midemin bulanmasına, hafiften gözlerimin kararmasına engel oluyordu. Neyse ki elbisenin muazzamlığı bu göz kararmasını hemen durduruyordu. Kesinlikle ama kesinlikle muazzam bir elbiseydi.
"Evet, ben de öyle düşünmüştüm tatlım. Elbise ile bir bütün oldular adeta."
Lola'nın neşeli sesine ölümcül bakışlar atan Hailey başını salladı ve ellerini kaldırarak pembe ojeli tırnaklarına baktı. Bıkkınlıkla bir nefes verip, bir değişiklik yaparak siyaha boyattığı saçlarını geriye attı. Yeni saçları ona daha sert bir ifade verse de renkli kıyafetleri sayesinde sevimli gözükmeyi başarıyordu.
"Ben elbise ile Amberi'i kastetmedim. Geçen sana verdiğim pembe elbise kesinlikle daha güzeldi. Ben Keven ile Amber'i kastetmiştim. Geçen gün pembe kıyafetimle dalga geçti Keven, inanabiliyor musun? Pembe Canavarı. Amber desen zaten Bordo Şeytan. Tam buldular birbirlerini."
Kısa bir süreliğine göğe yükselen gerginliğimin tanıdığı fırsatla kahkahamı bıraktım. Öyle gülmüştüm ki nefesim kesilmişti. Kendime gelmek için baya bir dinlenmem gerekmişti. Ancak söylediklerine katılmaktan başka çarem yoktu.
Geçen gün Hailey beni ziyarete gelmişti ve yanında da birkaç parça kıyafet getirmişti. Bunu yaparken benim dolabımı değil, kendi dolabını kullandığı için pembe zehirlenmesi geçirmiştim. Verdiği kıyafetlerden en pembesini zorla giydirdiğinde Keven eve gelmişti ve gördüğü manzara karşısında hoş olmayan bir tepki vermişti. Aslında çok abartılı bir şey değildi tepkisi. Sadece "Böyle bir renk yeryüzünde var mıydı? Hemen imha etmemiz lazım." demiş ve kaşlarını kaldırmıştı. Bu cümle Hailey'in Keven'a düşman kesilmesi için yeterliydi ki yetmişti de. Gerçi bu olaydan sonra bizi daha çok yakıştırmaya ve bunu daha sık dile getirmeye başlamıştı. Bu durumda dinlenerek geçirdiğim bir haftada canımın sıkılmasına neden olmuştu. Hayır, bir insan neden sürekli çok yakıştığımızı söyleyen mesajlar atardı ki?
Keven mı? Eve uğradığı pek söylenemezdi. Genelde gecenin bir vakti uyumak için geliyordu ve sabahın erken saatlerinde evden çıkıyordu. Bazı günler öğlen de eve uğramış ve bana yapacaklarımızı anlatmıştı. Sonrasında ise yeniden gözden kaybolmuştu. İşlerinin ne kadar yoğun olduğunu bildiğim için ses çıkaramıyordum, yeni düzeni sağlamaya çalışıyordu. Ama kimse yeni düzenin ne olduğunu bilmiyordu.
Az önce göğe yükselen gerginlik yeniden bıçak gibi mideme saplandığında derin bir nefes aldım ve elimdeki şaheseri hemen yanımda duran bordo dinlenme koltuğuna bıraktım. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım ve yeniden aynaya baktım. Lola saçlarımı dağınık bir topuz yapmıştı. Makyajım ise en az elbise kadar iddialıydı. Bakır tonlarındaki göz makyajı sade gözükse de gözlerimi belli ediyordu. Yüzüme rengi ise elbette dudaklarımdaki bordo ruj veriyordu. Güzeldim ve bu güzellik benim için fazlaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasíaVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...