Balodan sonra koşarak çıktığım duvarların arasında öylece dikilirken nefes almakta zorlandığımı hissediyordum. Öylesine güçsüzdüm ki, ayakta durmam bile mucize geliyordu. Titriyordum, ama bunu neyse ki kimse fark etmiyordu. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu. Görkemli duvarlar üzerlerine maske örtülmüş gibi üzerime saldırıyordu. Görüntüleri midemde kasılmaların oluşmasına neden oluyordu.
Ne ara giydiğimi hatırlamadığım siyah deri eteğimin kenarındaydı ellerim. Dizlerimin altına uzanan eteği yırtıp atmak ve yerine rahat edeceğim bir şeyler giyerek buradan uzaklaşmak istiyordum. Bu etek, üzerimdeki bu siyah; göğsünün üstü ve kolları transparan bu gömlek beni ait olmadığım düzenin merkezine yerleştirirken ürperiyordum. Ellerimi yumruk yapıp sıkarken olacakları düşünmemek için direniyordum.
Ama bu mümkün değildi. Olacakları düşünmeme imkan olmadığı gibi yapacağım şey de imkansızın sınırlarını zorlayacaktı. Üzerime yürüyen duvarlar kadar anlatacağım gerçeklerin de payı vardı üzerimdeki gerginlikte. İp üzerinde yürüyen cambazın, ipin kopmak üzere olduğunu anladığı andaki heyecan ve korku vardı içimde. Aşağıya atlayamazdım. İlerlemekten başka çarem yoktu.
"Korkuyorum."
Christian cılız sesimi duyduğunda elini omzuma koydu ve omzumu sıkıca kavradı. En az benim kadar gergin olduğunu bilsem de ondan başka kimseye korktuğumu söyleyemezdim. Hailey bile doğru düzgün ne olup bittiğini bilmiyordu. Onu korumak için ona olabildiğince az şey anlatmak zorundaydım. Bundan nefret ediyordum. Sevdiklerim kendimden uzaklaştırmak zorunda olmaktan ve böylesine çaresizce düşünmekten nefret ediyordum.
"Az sonra kaosun içine düşeceğiz."
Christian'ın söyledikleri beni sakinleştirmekten çok uzaktı. Başımı iki yana sallayıp dudaklarımı ısırdım. Sakin kalmak için önümdeki bordo kadife örtülü masadaki kan dolu kadehlerden birini aldım. Soğuk ama aromasını kaybetmemiş kandan birkaç yudum içtikten sonra kendimi daha iyi hissettiğim aşikardı.
Dakikalar sonra konuşma yapacağım kürsüyü hazırlayan Hailey, yüzüne yansıyan endişesini gülümseyerek gizlemeye çalışıyordu. Hiçbir zaman giymeyeceği kadar sert hatlara sahip siyah elbisesi içinde başka birine dönüşmüştü. Yeni boyattığı sarı saçları ise, elbisenin sert havasını arttırmıştı. Alerji meselesini diğerleriyle beraber öğrenecek olması canımı sıksa da beni anlayacak olmasını temenni etmekten başka çarem yoktu. Ayrıca beni anlayışla karşılayacağından da emindim.
Dün gecenin ardından yeniden burada olmalarının şaşkınlığını yaşayan insanlar ve vampirler salonu doldurmaya başladığında, duvarda görkemi ile asılı duran metal saate baktım. Keven'ın kaçırılmasının ardından on dokuz saat geçmişti ve biz bu süre zarfında ne yazık ki sadece bu toplantıyı organize etmekle geçirmiştik. Elbette Keven'ın nerede olduğuna dair ufak araştırmalar yapmıştık ama sonuç başarısızdı. Victoria, işini iyi biliyordu.
Güvenlik kameralarında nereden girdiğine ya da nereden çıktığına dair bir iz yoktu. Kadın adeta görünmezdi. Ve Keven'ı da görünmez yapmıştı. Adamlarının kim olduğuna dair de bilgiye erişememiştik. Sadece Louis'in yanında takılan kimseleri araştırmakla yetinmiştik ve onlardan da bir sonuç çıkmamıştı. Aklımı kaçırmak üzere olsam da sakinliğimi muhafaza etmek zorundaydım. Keven'ı bulmak için bunu yapmalıydım.
Nihayet saat sekizi vurduğunda ağır adımlarla kürsüye yöneldim. Saygınlıklarına zarar gelmeyeceğini bilseler, çoğu avcının burada olmayacağına emindim. Tamamen zoraki bir şekilde buradaydılar. Diğerleri ise bedava kan için gelmişlerdi ancak sayıları tahmin edilemeyecek kadar azdı.
Etrafı incelemeyi bırakıp derin bir nefes aldım ve gülümsedim. Konuşmak zorundaydım.
"Bizi kırmayarak, bu akşam da buraya geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Hepiniz hoş geldiniz."
Sadece insanların ellerinden çıkan alkış sinirlerimi daha çok gererken, bacağımın yanındaki elimi daha çok sıktım. Gözlerimi kapatmayı istesem de bunu yapmadım ve Keven yanımdaymış gibi düşünmeye çalıştım. Yanımda olsaydı elimi tutacağına emindim. Ama değildi.
"Dün gece çok güzel bir anlaşmayı gerçekleştirmek için burada toplanmıştık. Bu gece ise sizlere, bu anlaşmanın nedenlerini anlatmak istiyorum. Hepinizin, neden böyle bir şey yaptığımı merak ettiğini biliyorum. Kiminiz, bunun para ile alakalı olabileceğini düşünüyor. Kiminiz ise başka çıkarları düşünüyor ancak söz konusu durum bunlarla alakalı değil. Bu anlaşmayı yaparken benim tek gayem ırkımı muhafaza etmekti. Şu anda bunu açıklıyor olmam da yine ırkımı muhafaza etmek için.
Ben aptal ya da hissiz biri değilim. Irkdaşlarımın bana karşı neler hissettiğini anlayabiliyorum çünkü yakın bir zamana kadar bizi böyle bir sisteme esir bırakanlara karşı aynı hisleri besliyordum. Peki sonra ne oldu değil mi?"
Derin bir nefes alıp üzerime odaklanan nefret dolu bakışları yok saymaya çalıştım. İşin en zor kısmına gelmiş olmak canımı sıkıyordu. Önümde duran kadehten birkaç damla kan içtikten sonra gülümsedim ve yeniden konuşmak için mikrofona eğildim.
"Sonra ne olduğunu ben size anlatayım. Bizim küçük sürtüğümüz, kendi gibi üç beş lekeliyi kurtarmak istedi."
Duyduğum sesle irkilirken geri çekildim. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken kalabalığın en arkasında dikilen Victoria yavaşça ilerlemeye başladı.
"Pek sevgili, kutsal ırkımın arasında dönüşümünü tam olarak kabullenemeyen birkaç lekeliden haberdar değilsiniz değil mi?"
Şaşkınlığımla dilim tutulurken, ona cevap vermem gerektiğini hissediyordum. Kendime gelmek için, üzerimden ayrılıp Victoria'ya kenetlenen bakışlardan faydalanarak önümdeki kadehteki kanı bitirdim.
"Bizler lekeli değiliz. Bazı kanlara alerjimizin olması bünyemizin vampirliği tam olarak kabullenmemesinden kaynaklanmıyor. Bu olay, genlerimizde var. Herhangi birimizin başına bu durum gelebilir."
"O zaman neden sen ve pek sevgili kardeşin dışında kimsenin alerjisi yok?"
Harika. Kadının elinde mükemmel bir koz vardı. Bu kalabalıkta üzerine atlayıp onu yakalayamazdık. Christian da muhtemelen bunun için bekliyordu. Bir an önce neden burada olduğumuzu anlatmak zorundaydım.
"Anlatayım." Dedikten sonra bakışların yeniden üzerimde toplandığını hissettim. Bir şeyler yapması için Christian'a kaçamak bir bakış atıp efsaneyi ve yaşadıklarımı anlatmaya başladım. Victoria'nın sessizce ama alaycı bakışlarla beni izlemesi kendimi gergin hissetmeme neden olsa da az sonra elimizde olacak olması rahatlamama neden oluyordu. Hanhi akla hizmet buraya geldiğini düşünmeden edemiyordum yine de. Bir planı olmasa burada olmayacağını biliyordum.
Salonu dolduranların bakışlarına şaşkınlık sinerken cümlelerimi tamamladım. Ne tepki vereceğini bilmediği insanların arasında süzülürken Victoria'nın şen kahkahasını duydum. Ardından ellerini birbirine vurarak ses çıkarırken burnuma dolan koku ile irkildim.
Keven'ın kanı ve barut.
İkisi birbirine karışmıştı.
��)�
![](https://img.wattpad.com/cover/77164323-288-k503474.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasyVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...