Keven'ın ve Lola'nın sözleri zihnimde yankılanırken bir günü zor bitirmiştim. Neyse ki yaşadığım onca şeyden sonra uyku, kollarını benden çekmemişti de gece düşüncelerle boğuşmak zorunda olmadan uyumuştum. Nerede mi? Keven'ın şu teknolojiden uzak evinde elbette.
Ancak güneşin doğması ve Keven'ın evinde olmam tüm düşünceleri yeniden zihnime toplamıştı. Lola'nın neden bahsettiğini çok merak etsem de sormaya cesaretim yoktu. Üstelik Keven'ın bizi pek de yalnız bıraktığını söyleyemezdim. Kendisi her zamanki gibi gıcıklık sınırlarını zorlasa da duyduklarımdan sonra eskisi kadar sinir olmuyordum. Tamam, olamıyordum.
Duyduklarım, kendimi uykunun kollarına bıraktığım zaman diliminin dışında bir an bile aklımdan çıkmamıştı. Avcıları susturmak için daha etkili olabilecek şey de şu anda önemli değildi. Mantığımı yitirmiş, Keven'ın aynadan beni sevmesine odaklanmıştım. Lola'nın, kendisi gibi olan sevimli sesi kulağımda yankılandıkça mideme kramplar giriyordu. Yüzümde aptal bir gülümseme oluşuyor ve nefesim hızlanıyordu. Çoğu zaman kendimi o anı hayal ederken buluyordum. Şu anda olduğu gibi.
Ruhu acı içerisinde ölümü beklerken, bedeni bunun aksine son derece soğuk bir vaziyette uzanıyordu kız. Sevdiği adam tarafından ölüm uçurumunun kenarına itildiğini zannederken kemikleri adeta kırılmamak için savaş veriyordu. Arada aldığı derin nefeslerin acısı bedenini delip kırılan kalbinde bir rüzgar gibi esiyor; kırıkların ruhunun dört bir tarafına savrulmasına neden oluyordu.
Ancak ona bunu yapan adamın halinden habersizdi.
Son anda söylediği ufak şey ile bir nevi aşkını dillendirmiş olmanın acısı ölümün acısıyla yarışırcasına bedenini yakıp geçiyordu.
Ancak sevdiği adam kanlı eliyle, aynada kızın yansımasını izlemekle meşguldü. Kıpırdamayan dudakları, aralanmayan gözleri kararının doğruluğunu bir kez daha sorgulatıyordu. Bakışlarının bile onu incitmesinden korktuğu için yansıması ile yetiniyordu. Yüzüne düşen saçlarını düzeltirken, acısını da çekip almak istiyordu. Ancak ona bakamazken dokunması nasıl mümkün olabilirdi ki? Bu yüzden sinirden parçaladığı şeylerin kestiği elinden kanların akmasına aldırmadan kızın aynadaki yansımasına uzandı.
Önce saçlarının yansımasını usul usul okşadı. Ardından bastıramadığı bir arzu ile saçlarını düzelterek, en azından hayalinde kızın yüzünü saçlarından kurtardı. Farkında olmadan kayan elleri kızın yanaklarına ulaştı. Elmacık kemiklerini usulca okşarken derin bir nefes bıraktı. Aynaya bulaşan kanların farkında değildi.
Farkında olsaydı bile umursamazdı.
Bu kadın, bundan daha fazla sevilmeyi hakkediyordu.
"Aptal, aptal, aptal!" diye kendime söylenmekten alı koyamamıştım kendimi. Kitap cümlesi gibi zihnimden akıp gidenlerle kalbim yerinden çıkacaksına atıyordu. Bunların tamamen benim hayal ürünüm olması canımı sıkıyordu ancak kalbimin böyle delicesine atmasına da engel olamıyordum.
Genel olarak insanları sevmeyen biriydim. Sevilmeyi de beklemiyordum. Ama son zamanlarda ruhumun nasıl oluyorsa sevilme isteği sürekli ruhumun kıyılarına vuruyordu ve bu hiç de iyiye işaret değildi.
Çünkü sadece Keven tarafından sevilmenin bana yeteceğini hissediyordum. Onun beni sevmesi sanki tüm insanlığın beni sevmesi gibi olacaktı. Az önce zihnimden geçen düşüncelerin bana hissettirdiği şey tam olarak da buydu.
Duyduğum kapı tıklaması ile gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. Yavaşça nefret ettiğim pembenin, bana bile sevimli gelen tonundaki pikeyi üzerimden atıp yatağın ahşap başlığına yaslandım. Üzerimde, Lola'dan ödünç aldığım uzun kollu mor gecelikler sayesinde rahat hareket edebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasyVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...