Dünya mükemmel bir yer değildi ancak bazı insanları mükemmel olmaya zorluyordu. Bazen sırf bu yüzden, kimsenin umurunda olmayacak ancak herkesin iyiliği için lazım olan bir zırha bürünmeniz ve olduğundan daha fazla kibirli gözükmeniz gerekebiliyordu. Bunları böyle ahkam keser gibi söylüyor olmam da esasında bunları yaşamış olmamdan kaynaklanıyordu.
"Keven, çık odadan!"
Hailey'in sesi kulağıma dolduğunda sırtımı kapının pervazına yaslamıştım. Odada durmamın tek nedeni Hailey'in Amber'e pembe bir gelinlik giydirecek olma korkusuydu. Amber'in buna izin vermeyeceğini çok iyi bilsem de, o pembe cadının oyunlarından korkuyordum. Kazara diyerek alakasızca elinde duran kadehteki şarabı gelinimin üzerine dökebilirdi. Bu durumda da Hailey son çare olarak, henüz evlenme gibi bir niyeti olmasa da, eşyalarının arasında duran pembenin bilmem hangi tonundaki gelinliği Amber'e giydirebilirdi.
"Sen pembeli pençelerini Amber'in üzerinden çekmedikçe burada dikilmeye devam edeceğim."
Şu durum Amber için ne kadar sinir bozucu dursa da, az biraz o anı görmeyi istemiyor değildim. Gözlerimi kapattığımda Amber'in Hailey'e vereceği tepki gözlerimin önünde canlanmıştı bile. Sinirden istemsizce dişleri çıkacaktı. Gözleri irice açılacak, rengi yeşilden bala çalacaktı. Ela gözlü olmanın avantajını bir kez daha gösterecek ve beni milyonuncu kez büyüleyecekti. Dişlerinin altında ezilen bordo rujlu, en sevdiği ruj rengi buydu, dudakları ise yine istemsizce büzülecek ve hafiften aşağıya doğru düşecekti. Yanakları ise kızarmak için dirense de bir vampire ait oldukları için beyaz kalmaya devam edeceklerdi.
Sonrasında Amber, Hailey'e bağırmak yerine tıslayacaktı. Sinirlendiğinde en çok bunu seviyordum. Dişlerinin arasından çıkan kelimeler, onun aslında bağıramayacak kadar narin bir ruha sahip olduğunu ama biraz daha ileriye giderse bir canavara dönüşebileceğini hissettiriyordu. Bu halini seviyordum, her halini seviyordum. Onunla beraber yaşadığımı hissediyordum. Zira ben bu hissi yakın zaman önce kaybetmiştim.
İnsanın sevdiği birini kaybetmenin acısını ancak onun acısına benzer bir acı yaşayan anlardı; bu yüzden Amber'e yaralarımı göstermekten korkmamıştım. Ona istediğim her şeyi anlatabilirdim, anlatmak istiyordum. Kanatlarımın altındaki çizikleri görmek zorundaydı. Farkında olmadan kendimi ona adım atarken buluyordum. Ama ona adım atmak demek onu da belaya sürüklemek demekti. Bir insana bilmesi gerekenden fazla şeyi anlatırsanız onun da başı belaya girerdi. Onu kendi cehennemime sürüklemek istemediğim için nasıl davranacağımı da şaşırmıştım.
Öylesine doğaldı ki her an yüzümde bir tebessüm oluşturabiliyordu ve bu gülümsemeler beni ona daha çok çekiyordu. Dudaklarımdan sözcüklerin dökülmesine engel olmam gerektiği için anında geri çekilmek ve araya duvarlar örmek zorunda kalıyordum. Bundan nefret ettiğini anlamak zor değildi; gözleri her şeyi yansıtıyordu.
"Ah Keven! Çık git şu odadan. Ben varım Hailey'in yanında, bir şey yaparsa anında saldırıya geçerim. İçin rahat olsun."
"Eğer gelinimin başına bir şey gelirse ilk sana saldırırım ben de Lola."
"Tamam! Çık artık."
Henüz hazırlanmamış olan Lola bıkkınlıkla beni odadan kovarken yüzümdeki alaycı gülümseme varlığını devam ettiriyordu. Amber'in gelinlikli halini daha önce görmek istesem de ne ara bu kadar yakınlaştıklarını anlayamadığım pek sevgili nedimeleri bana engel olmuştu. Hala da engel olmaya devam ediyorlardı. Bu heyecanlı halleri mutluluğumu daha çok arttırıyordu.
Lola'nın iyi olduğunu görmek, ilaç gibiydi. Yaşadığı şeyleri atlatmak için nasıl bir neden bulduğunu merak etsem de bundan kimseye bahsetmiyordu. Yaşadıklarını anlatmamak için direniyordu. Henüz zamanı olmadığını söyleyip kendi sığınağına çekiliyordu. Ona bir şey soramıyordum; sevdiği adamı kaybetmişti. Sevdiği adamın annesi ona türlü eziyetler çektirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantastikVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...