Merhaba canlar! Sınavlarım bitti ve geldim. Aslında geçen hafta bitti ama ancak yazabildim. Artık elimden geldiğince sık yazmaya çalışacağım ama yine de belirtmeliyim ki yoğun bir yaz dönemi geçireceğim. Bu yüzden aksilikler olursa şimdiden affola.
Hikaye kurgusu ile ilgili de diyeceklerim var. Hikayeyi yarıladık diyebilirim. Öyle çok uzatmaya niyetim yok açıkçası. Bu yaz içinde bitirmeyi düşünüyorum. Bu bölüm de biraz durgun, geçiş bölümü oldu ya neyse. Desteklerinizi esirgemeyin lütfen. Seviliyorsunuz, kendinize iyi bakın!
Birine olan güveninizi kaybettiğinizde aranızda geçen duygulara da kapatırdınız kendinizi. İhanet denilen şey duygularınızı çöp konteynerına atılmasına neden olabilirdi ya da en azından o dört elle sarıldığınız en kıymetli duyguya. Ve o duyguya ihtiyacınız olduğunu hissettiğinizde zamanında yaşadığınız acı da gelir saplanırdı bedeninize. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Birini sevmek istiyordum. İşin kötü tarafı belki de onu çoktan sevmeye başlamıştım. Saçmaydı. Onu yeterince tanımıyordum, hatta bazen, pekala çoğu zaman, ona sinir oluyordum. Ancak içimde bana meydan okuyan bir şey vardı. Ona engel olamıyordum ve bu kontrol kaybı sinirlerimi bozuyordu.
"İşte böyle güzelim. Adamların derdi Keven'ı içeri atmakmış. Bu yüzden avcılara ait bir şeyi onun evinde bulmuş gibi yapmak için şarabı onun evine tıkmışlar. Bu pisliklerden korkulur değil mi? Gerçi çok aptallar. Düşmanlarını tanımıyorlar ve senin gibi bir güzelliği de tehdit olarak algılıyorlar. Sen kim tehdit olmak kim Amber?"
Michael kulağımın dibinde vızıldarken farkında olmadan tuttuğum nefesimi bıraktım ve ona döndüm. Sivri dişlerimi cevap olarak gösterdiğimde Michael'in yüzünde alaycı bir gülümseme oluşmuştu. Sorunun onda değil de genlerini veren ailesinden olduğunu düşünmeye başladığım sırada iyice sırıtmıştı.
"Evet, kesinlikle bir tehditsin sivri diş."
Sivri dilli sivri diş. Kulaklarıma dolan sesin aslında zihnimden geldiğini anlayınca başımı iki yana salladım. Kafayı yememe ramak kalmış olmalıydı. Dudaklarımı ısırıp kendime gelmeye çalıştım. Hala ilacın etkisi vücudumda dolaşıyor olamazdı değil mi? Ne de olsa aradan bir hafta geçmemişti daha. Evet, kesinlikle saçmalıyordum.
"Merak ediyorum da senin ilk geldiğinde bacağın kırık değil miydi? Hani şu muhteşem kazayı yaptığın günü diyorum."
Gözlerim günlerdir sağlam bir şekilde ortalıkta dolanan çocuğun bacağına kaydı. Sapasağlamdı! Lanet olsun, çocuğun bir şeyi yoktu.
"O mu? Bizimkilerden kaçmak için hastane şeylerinden yararlanmak istedim ve röntgendeki sevimli kıza bir miktar para vererek başka birinin röntgenin dosyama koymasını istedim. Ama işte bizimkiler de en az benim kadar zeki olduğundan pek başarılı olamadım."
Umursamazca gözlerimi devirirken vitamin dolu sıvıyı seruma ekledim. Bir rahatsızlığı olmasa da burada tutuluyordu ve hala özel hastamdı. Ona bilerek vitamin veriyordum. Böylece sağlığını tehdit edecek ilaçlardan da onu korumuş oluyordum. Ayrıca hala daha beni izlemek için onu kullanıyorlardı ancak onun tek derdi hastaneye gelen güzel kızları kesmekti. En azından asli görevini yerine getirip ne halt yediğimi ailesine aktarmıyordu. O benden yanaydı. Buna pek inanmasam da elimden başka bir şey gelmiyordu.
"Amber."
Sesi ile başımı serumdan ona çevirdim. Gözleri bir yere odaklanmıştı. Bir milyonuncu kez bir kıza aşık olduğunu zırvalayacağını bildiğim için aldırmadım. Üç saniyesi vardı. Üç saniye sonra dünyanın en aşık insanı olacak ve o kız için şiirler yazmaya başlayacaktı. Ancak bu durum maksimum beş dakika sürecekti. Beş dakika sonra aşkın onun gibiler için olmadığını söyleyecek ve okulunu bitirip iyi bir üniversiteye kabul edilmenin hayat amacı olduğuna dair inanılmaz söyleşiler yapacaktı. Ama bu muhabbetin ardından da konu yine güzel kızlara gelecek ve iyi üniversite amacının elbette güzel kızlarla tanışmak olduğunu ağzından kaçıracaktı. Milyon kez bunu dinlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasyVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...