Evladını kaybetmiş bir anneden ya da ailesini kaybetmiş bir aileden daha beter ne olabilirdi ki hayatta? Tüm acılar, böyle bir acının yanında sinip kalırdı. Bağlı olduğunuz kanın bir anda dünyadan uzaklaşması sizin de dünyadan uzaklaşmanıza yol açardı. Onun acısını bilmesem tam olarak bilmesem de bir benzerini yaşamıştım. Babamı kaybetmiştim. Beceriksiz bir vampir yüzünden. Ve kalan ailemi de kaybedebilirdim. Ancak kaybetmemiştim. Hayata onlara tutunarak devam etmiştim.
Victoria da bunu yapabilirdi. Kızını kaybetmenin acısını hissetmeye çalışsam da başarısız oluyordu. Ancak iki tane evladı daha vardı. Kanatlarını onlar için açabilirdi. Şimdi de açmıştı elbette ama kanatlarının içi kanlarla boyanmıştı. Keven'ı da öldürdükten sonraki hamlesi muhtemelen intihar etmek olacaktı. Çünkü çocuklarını kurtaracak ve güce de ulaşacaktı. Ne yazık ki istediği salt güç değildi. Çocukları olmadan gücünün anlamlı olmayacağını düşünecek ve çözümü asılı iplerde bulacaktı.
"Çocuklarını korumak için öldürmen gerekmez." dedim endişesi bastırılmış ürkek bir sesle. İçindeki acıyı duymaması imkansızdı. Hayır, kesinlikle ona acımıyordum. Sevdiklerini kaybeden birinin ne hale geldiğini biliyordum. Hissettiğim tek şey onun acısıydı. Onun evlatlarından uzak geçirdiği korku dolu gecelerin acısıydı. Hissettiğim şey Keven'ın ondan nefret ederek geçirdiği zamanlarda sevgisini aradığı kadının acısıydı.
"Öldürmezsem onu başkaları öldürür."
Sesi, benim sesimin aksine endişeden ve öfkeden arındırılmamıştı. Psikolojik sorunlarının olduğu belliydi. Yine de hayatımızı zehre çevirecek kadar zekiydi. Acısını hissetmem, onun ne kadar tehlikeli olduğu gerçeğini çöpe atmıyordu.
"Kim öldürecek Victoria? Herkes, her şeyi biliyor. Artık kimse dokunmaz ona. Anlaşmanın nedeni belli, onun gücü belli. Zaman ne kadar geçerse geçsin biz lekeliler her zaman olacağız. Benim gibilerin var olabilmesi, ırkımızın rahatça yaşayabilmesi için bu şart! Bunu anlamayacak değiller!"
Sesimin şiddetinin istemsizce arttığını en sonunda anlamıştım. Sakince konuşmaya çalışsam da adeta bağırmıştım. Aklıma mukayyet olamıyordum.
"Anlamayacaklar! Anlamazlar. Oğlumu öldürecekler. Eğer ben onu öldürmezsem, bir şekilde onu bulacaklar ve öldürecekler."
Kelimeleri sona ererken aramızdaki mesafeyi kapattı ve gözlerini gözlerime dikti. Yerdeki telefonumdan yansıyan ışık gözlerine vuruyor ve maviliğini daha da ortaya çıkarıyordu. Keven annesine çok benziyordu. Gözleri ve dolgun dudaklarını annesinden aldığı kesindi. Yıllar geçse bile eskimeyecek, hatta belki de daha da artacak bir güzelliğe sahipti kadın. Böyle bir güzelliğin karşısında içgüdüsel olan kıskançlığımı bastırırken korkusuzca gözlerine bakmaya devam ettim.
"Bunu o kafana sok kızım."
Parmağı ile başıma sertçe vururken geriledim ve soğuk bir zemine değdiğimi hissettim. Duvarın dibine gelmiştim. Ellerimle soğuk zeminden güç almaya çalışırken az önce yediğim yumruğun acısının geçtiğini de hissediyordum.
Cevap vermedim. Onu ikna etmenin imkansıza yakın olduğunu anlamıştım. Bir anda aklıma doluşan şey kadının acısı değil, görüş alanımdan çıkan Keven'ın acısı olmuştu. Yıllarca annesiz yaşamıştı. Kardeşinin ölümünden haberdar olsun ya da olmasın, annesi onlara yeterince sevgi sunmamış olmalıydı.
"Onun ölüme değil, senin sevgine ihtiyacı var."
Victoria telefonun üzerinden geçerek bana biraz daha yaklaştı ve kolunu boynuma yasladı. Baskısı o kadar fazlaydı ki nefes almakta zorlanıyordum. İstemsizce başımı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasiVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...