Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım ama elimden bu kadarı geldi. :) Devam etmek isterdim ancak gözlerim ağrıyor. Artık devamı da en kısa zamanda. :) Yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim, kendinize iyi bakın. *-*
Buruşturup cebime attığım kağıt şimdi ellerimdeydi. Defalarca okumuştum, şimdi de okumak istiyordum ama etraf o kadar karanlıktı ki ellerimi bile zor fark ediyordum. Derin nefeslerle kendimi sakinleştirmeye çalışsam da başarılı olduğum pek söylenemezdi. Bu halime içten içe gülüyordum. Bir zamanlar hayalim olan şey geliyordu aklıma. Bu halimle nasıl başarılı olacaktım ki? Farkında değildim belki ama vampir olmak benim için en iyi seçeneklerden biriydi. Ama yine de bunu hakketmiyordum. Neden ırkım böylesine pislik olmak zorundaydı ki? Beni en sevdiklerimle tehdit etmek de neydi?
"Kan istemediğine emin misin?"
Keven elinde tuttuğu kupayı orta sehpaya koyduktan sonra yan tarafta duran şömineni yanına geçti. Çıkan ateş kısa süreliğine gözlerimi aldığından gözlerimi kapatmak zorunda kalmıştım. Gerginlik tüm hücrelerimde karınca gibi geziniyordu. Bir kez daha kendime nasıl bir pisliğin içine düştüğümü soruyordum? Bir insan kendi kuyusunu ancak böyle kazabilirdi. Başıma bela almakta üzerime yoktu.
"Sadece bir zamanlar insan olduğumu hatırlamak istiyorum." Dedim sözcüklerin dudaklarımın arasından çıkması için kendimi zorlayarak. Buraya gelmeden önce bir şeyler olduğunu söylesem de tam olarak ne olduğunu anlatmamıştım. O sinir bozucu teknolojik canavarlardan korkuyordum, yani nerede bilebilirdim ki bizi dinlemediklerini? İki sinir bozucu yaratık bir araya geldiğinde gözümde imkansız diye bir şey kalmıyordu. Teknoloji ve avcılar. Sevimsiz yaratıklar.
"Abin nasıl öldü?"
Keven yaktığı şömineden sessizce uzaklaşıp yanıma otururken cevap vermeyeceğini sandım. Yüzüne bakamıyordum. Irkımdan ve yaptıklarından utanıyordum. Elimdeki kağıda öylece bakarken Keven'ın ellerini hissetmiştim ellerimde. Zorla da olsa başımı kaldırıp Keven'ın yüzüne baktım. Acı vardı gözlerinde, biraz da öfke. Bu duygular öylesine kesindi ki kanına işlemişti. Kanındaki hareketlenmeyi hissedebiliyordum, kokusu her zamankinden daha keskindi. Beni kendine daha çok çekiyordu. İstemesem bile damağım kaşınıyordu. Duyularım daha da keskinleşmişti. Gözlerim boynunda atan damarındaydı. Arkasından vuran alevler yüzünü gölgede bıraksa da boynunu aydınlatıyordu ve o mavi damar daha da belirgin oluyordu. Şimdiye kadar hiçbir kana bu denli susadığımı hatırlamıyordum.
Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım. Ellerimi Keven'ın ellerinden çekip sehpadaki kahveye uzanarak zaman kazanmaya çalıştım. Bakışlarının beni izlediğini hissetmem gerginliğimi arttırıyordu. Kendime verdiğim telkinler hiçbir işe yaramıyordu.
"Onun nasıl öldüğünü bilsem seninle bir anlaşma imzalamazdım değil mi?"
Sesi kanının aksine son derece soğuktu. Bu halinden hoşlanmasam da ondan başka türlü davranmasını beklemiyordum. Kanı bana başka dünyaları çağrıştırsa da karşımdaki kişinin Bay B rh Negatif olduğunu unutmamalıydım.
"Biliyorsun. Nerede ve nasıl öldürüldüğünü biliyorsun. Bana anlatmak zorundasın. Neyi savunduğumu bilmek istiyorum."
Sesim tahmin ettiğimin aksine son derece güçlü çıkmıştı. Tahmin ettiğimden daha soğuktum. Bir elimde tuttuğum kağıdı cebime sıkıştırdıktan sonra tekrar Keven'a döndüm. Saçları yüzüne dökülüyordu. Küçük bir çocuk havası veren bu görünüşü hoşuma gidiyordu.
"Masum insanları savunuyorsun. Bu kadarını bilmen yeterli."
Homurdanarak ayağa kalktım. Alevi yeni canlanan şöminenin önünde yürümeye başladım. Duvarlarda duran ahşap raflar kitaplarla doluydu. Aralarında bir aile fotoğrafı görmek güzel olabilirdi ama yoktu, teknolojiye dair bir şey olmadığı gibi. Başımı öne eğip loş ışık dahi olsa rengini belli eden halıya diktim gözlerimi. Krem renginin kenarında duran bordo çiçekler kan gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasyVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...