Birtakım kişisel nedenlerden dolayı bölüm gecikti. Bu yüzden çok özür dilerim sizden. Lütfen kusuruma bakmayın. Ayrıca bir hafta sonra sınavlarım başlayacak ve yine yoğun bir tempoya gireceğim. Bölümleri aksatmamak için elimden geleni yapacağım ama olur da gecikme olursa şimdiden affola. Bir de sevgili @@elif_civici çok güzel bir afiş hazırlamış, şu an medyaya koyamıyorum. Müsait olduğumda koyacağım :) Ve de son bir şey daha. Sevgili hayalet okuyucularım. Sizlerin de oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Sevgiyle kalın! *-*
Austin beni apartmanın önüne kadar getirmiş, içeri girmemi beklemişti. Beni izleyen bakışlarından nefret etmiştim. Keven'ı aramak istiyordum ancak o sinsi bakışlar üzerimde dolaşırken bunu yapmam pek mümkün durmuyordu. Derin bir nefes alıp apartmanın giriş kapısını kapattım ve asansörü beklemeye başladım. Yürümek istesem de beni kaçırırken kullandıkları ilaç yüzünden sersem gibiydim. Hareket ettiğim an başım dönüyordu. Oysa orada, onların yanında otururken hiçbir şey hissetmiyordum.
Asansörü aşıp evin kapısına vardığımda kapıya yaslandım ve çantamı karıştırmaya başladım. Gözlerim kararıyordu, oturmak istiyordum. Gözlerimi kapatıp saniyelerin geçmesini bekledim ve anahtarı aramaktan vazgeçip Hailey'in evde olmasını umarak zile bastım. Saatin kaç olduğundan haberim yoktu, Hailey'in iş saatlerinden de. Sadece havanın son derece karanlık ve soğuk olduğunu biliyordum. Yol boyunca fark ettiğim tek şey bu olmuştu.
Ahşap kapı aralanırken yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. İçeri girmek için an kolluyordum. Hailey önce yüzünü aralıktan uzattı. Beni gördükten sonra da irileşen gözleriyle geri çekilip içeri girmeme müsaade etti. Zilin çalmasına alışkın değildi. Tedirginliğinin nedeni bu olmalıydı. Ayrıca muhtemelen gecenin bir vakti eve giriyordum. Hailey'in şu an çığlık çığlığa olması gerekiyordu. Nasıl olduysa kendini bastırmayı başarmıştı. Üstelik ben salona doğru ilerlerken soru dahi sormamıştı. Biri bu kızın dilini mi kesmişti?
"Hailey."
Sesim beklediğimin aksine son derece dinçti. Oysa ben kendimi sarhoş gibi hissediyordum. Hala dünya dönmeye devam ediyordu. Gözlerim ise kararak bu dönmeye meydan okuyordu. Ayaklarım nasıl oluyor da böyle bir düzene direniyordu, orası muammaydı.
"Hı?"
Kendimi üçlü koltuğa attıktan sonra başımı tekli koltuğa çöken kızın üzerine diktim. Oturmamla beraber dünya da durmuştu, kendimi iki belki de üç kat daha iyi hissediyordum. Eh, sadece el ve ayak bileklerimde ufak bir sızlama vardı ama onu da umursayacak değildim.
"Saat kaç?"
Başka soru bulamamıştım, evet. Hailey ise şaşırmışa benzemiyordu. Uykulu muydu? Muhtemelen evet ama karşımdaki kişinin konuşma kapasitesini düşündüğümde bu hali, uykulu olsa dahi normal değildi.
Tepkisizliğine rağmen kahverengi gözleri gözlerimdeydi. İyi olup olmadığını sormak için ağzımı açacağım sırada ayağa fırladı.
"Saat mi kaç? Amber, sen iyi misin? Kaç gecedir eve berbat bir şekilde dönüyorsun. Az kalsın vasiyetnameni aramaya başlayacaktım, haberin var mı senin? Telefonuna bakmıyorsun, sevgili patronuna ulaşmak zaten imkansız. Avcılar desen sana bir garip bakıyorlar. Bir de geçen sen ailenin yanından döndüğünde eve gelen avcıları saymıyorum bile. Bak, kaçak kan işine falan girdiysen söyle. Ben de yardım ederim sana. Azıcık para kazanırız, hem biraz da aksiyon olur bize. Yani elbette kan satacağın vampirleri bulamam ama arkanı kollayabilirim. Çevrem geniş bilirsin. Ama ne olur artık eve normal gel. Korkuyorum başına bir şey gelecek diye."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK TOPUK ANLAŞMASI
FantasyVampir #7 / 25.12.2017 Prens, ayakkabıyı kızın ayağına geçirdiğinde aradığı kızı bulduğu için sevinmişti. Ancak bu sevinç ne yazık ki uzun sürmedi. Ayakkabının topuğu kırılmıştı! Prens dişlerini sıkıp mırıldandı. "Bu kız uğursuz!" * Ben uğursuz deği...