Tüm takım, Emir dahil Hakanın mezarının başındaydı.
"Komutanım, Hakan...o toprağın altında mı şimdi? Keşke..." diye sordu Furkan.
"Keşkelerle olmuyor hiç, Furkan bir daha keşke deme, sakın ola keşke deme! Bu iş keşkelerle bitseydi onca annenin yüreği yanmazdı, aileler savaşta çocuklarını kaybetmez di, babalar, kardeşler, anneler bu mezarlığa! Şehit mezarlığına gelmez zorunda olmazdı! Ne kadar söylensekte! Keşkelerle bitmiyor!" derken Ömer Emir'e baktı, Emir sessizce Hakanın mezar taşına bakıyordu, sessizliğinden korkulurdu Emir'in aslında.
"Emir? İyi misin?" diye sordu Ömer Emir sadece kafasını salladı, olumlu anlamda; karşılaştığı ağır gelmiş olmalı ki konuşamıyordu bile.
"Hakan... s...sen misin o toprağın altında yatan gerçekten? Evin Kartalı sen misin? Beni bırakkıp gittin mi gerçekten? Hakan...hayır yaaa! Bunca askerin arasında bir tek sen beni anlamaya çalıştın, bir tek senle dertleşebildim, keşke...demeyeceğim, komutan haklı, ilk defa haklı, keşkelerle bitseydi bu iş...." Emir birden bire dengesini kaybedercesine diz üstü yere çöktü, Ömer onu kollundan tutup kaldırdı.
"Emir diz çökemezsin, izin vermiyorum, yere çöken sende olsan izin vermiyorum!"
"Komutan bırak beni!" diye karşı çıktı Emir.
"Kııız Poyraz bu bizim tanıdığımız Emir mi gerçekten?" dedi Pamir hafifçe Poyrazı itekleyerek.
"Heee ya kıız Pamir! Bu bizim tanıdığımız havalı Emir Ekimoğlu mu?"
"Evet benim beğenemediniz mi? Heee tabi siz çünkü beni taş kalpli duygusuz sanıyorsunuz! Size tavsiyem bir insanı yargılamadan önce tanımaya gayret edin, yüz ifadesine bakmayın! Görünüşte gülsemde içim kan ağlıyor olabilir! Normal bir şey bu!" diye çıkıştı Emir.
"Tamam herkes sussun! Dua edip gidicez!" derken bütün askerlerimiz ellerini açıp Hakan için dua etti başında.
"Şimdi Hakanlara gidiyoruz bakın size söylüyorum! Geveze! Avcı! İkinizden biri orda saçmalarsa varya! Gelsin gece nöbetleri, uykusuzluk! aç kalma savaşları! Ağır çalışmalar! Daha neler neler!" dedi Yavuz Teğmen PamRaz'ı korkutmak istercesine.
"Yavuz Teğmenim, yanlız şey saçmalanmaz... taranır!" diye girdi araya Poyraz.
"Ağzına...şey ediyim Poyraz! Bir sus! Bütün nöbetleri bize kitliyecekler sonra 'Pimir biz niyi birdiyiz!' allah allah!"
***
Hep beraber Hakanın evine giderler, kapıyı açan Hakanın küçük kız kardeşi Açelya karşısında ki askerleri görünce ağlamaya başlamıştı, Ömer yere çönüp soğuk baş parmağıyla Açelya'nın gözünden akan göz yaşlarını birer birer sildi.
"Şşşş...ağlama Açelya...ağlama...güzel kızlar ağlayınca çirkin oluyormuş biliyor musun?"
'Kızıııım kim geldi?' diye seslendi arkadan Hakanın annesi. Gelince birer birer karşısında ki askerlere baktı. Göz yaşlarını dayanamayıp salı vermişti Safiye teyze.
"Siz...Hakan oğlumun yoldaşlarısınız değil mi? Hakan izin günlerinde bana hep sizden bahsederdi...öyle sert sert bakan kara oğlum komutan...arkanızda ki mavi gözlünüz Pamir....ya...."
"Safiye teyzecim ağlama, biz senin ağlaman için gelmedik buraya.... yapma teyzem, yapma, sen şehit annesisin! Senin güçlü olman lazım. Herşeye, herkese karşı oğlun içim güçlü olmalısın" diyip Hakanın annesinin elini öpüp başına dayadı Ömer, ardından Pamir, Poyraz, Yavuz, Sinan, Furkan ve en sonunda Emir, içeriye geçtiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Nöbet 1- TAMAMLANDI
FanfictionBir ölür, bin diriliriz, yinede bu vatanı korumaktan vazgeçmeyiz! diye başlamıştı herşey, ta ki Özel Takım'ı o görev darmadağın edene kadar. Evet, burdaki askerler Özel Takım'da görevlerini sürdürüyorlardı, canını Vatan'a verebilecek 8 genç asker ve...