Sorun sensin...

1.8K 109 491
                                    

İsmail abiniz geldi şimdi mültiyi açmayın söylicem ben size😉

Sabah erken saatlerde uyanmışlardı. Ömer yatağının baş uçuna oturup Albayın konuşmasını hatırlamaya başladı.

Geçmişe dönüş,

Albay ile Ömer başbaşa konuşucakları bir yere gelmişlerdi, Ömer karşısındaki Albay'a bakıp anlamlar çıkartmaya çalışıyordu.

"Albayım sorun benim derken neyi kastediyorsunuz?"

"Ömer sen ne için savaşıyorsun?"

"Türkiye!"

"Bunu hiç unutma." dedi Albay imalı imalı.

Ömer hala bir şey anlamamışken Albay araya girdi tekrardan; "Kafanı ne kurçalıyorsa bırak gitsin, boşver, küçük ayrıntılar bile hayatı elinden alabilir. Kafan başka yerlerde bunun farkındayım. Aklını meşgul eden ne bilmiyorum ama ben bir an önce diğer askerlerin diyişiyle 'Vicdansız Komutanı' geri istiyorum.Yoksa bu iş tahmin edemeyeceğin kadar uzağa gidebilir"

"Ne gibi?" diye sordu Ömer.

Albay Üsteğmenin üniformasına göz attıp cevap verdi; "uğruna yaşadığın şeyi kaybedebilirsin mesela."

"Hayatımı alın! Üniformamı değil!"

"O zaman toparlan Ömer, toparlan."

"Söz veriyorum komutanım, eski Ömer İplikçi geri dönücek ona sadece toparlanması için vakit verin. Hatta Ömer İplikçi eskisinden dahada iyi geri dönücek."

"Güveniyorum sana Ömer."

Geçmişe dönüş son.

Defne'nin tarafından,

"HİÇ BİRİNİZİ GÖRMEK İSTEMİYORUM! GİDİN!" diye bağırdı Defne, annesiyle babası kapısına dayanmış yüzünü görmeyi umut ediyordu.

Babası kapıya yanaşıp Defneye seslendi; "Defne kızım aç şu kapıyı."

"AÇMİCAM BABA AÇMİCAM!"

"Hangi anne baba kızının hayatını mahvetmek ister ya anlamıyorum! Ben orda mutluydum! İstediğim şeyi yapıyordum ya ben! Elimde olduğu kadarıyla insanlar yardım etmek istedim ben! ÇOK MU ŞEY İSTEDİM!" diye geçirdi Defne aklından. Başını yastığına gömüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, hunharca bağırmak istesede yapabileceği pek fazla şey yoktu. İlk defa bir kelimeyi kullanıcam şimdi hemen havalanmayın okey? İki aşık acı çekerken hayatlarını sürdürüyordu. Defne odasında Ömer askeri tesislerde, umutsuz ve çaresizlikle zaman geçiriyorlardı.

Ömer'in tarafından,

"Komutanım, yüzün bembeyaz." diye yaklaştı Sinan Ömer'e; Üsteğmen başını kardeşinin omzuna yasladı ve gözlerini kapatıp içtenlikle derin bir nefes aldı; "şöyle anlatayım, kalbim yaralandı ama bu yara öyle böyle değil, geçmek bilmeyecek türden, bugüne kadar çok kez yaralandım ama hiç biri bu kadar acıtmamıştı Sinan."

"Vicdansız Komutan... neden Albay'dan izin istemiyorsun? Belki yaranı kapattıcak ilaçın saklı olduğu dolabın anahtarı ondandır?"

"Keşke bile diyemeyeceğim çünkü izinler iptal."

"Doğru ya şimdi hiç mi umut yok?"

Kızıl Nöbet 1- TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin