SARAL DARBESİ...

692 48 247
                                    

NABERSİNİİİİİZ (ELLEDİM ELLEDİM Mültideki) iyi okumalaar🌸

Hazal saatlerdir Yavuz'un mezarının başındaydı, neyi beklediğini, ne için beklediğini bile bilmiyordu aslında, canı sadece burda kalmak istiyordu gibi, oturduğu yerden kalkıp son kez mezar taşına baktı; "Yavuz...Sen gittin; ben bittim!" dedi ve gitti...

Ondan sonra bizimkiler Yavuz'un mezarının etrafında toplandı; "Önce Hakan, şimdide sen Yavuz. Yarında başka birimiz. Bu yolda artık ne olucağını hiç birimiz kestiremeyiz. Yarın ne olucağımızı bilen tek kişi allahtır! Bu yüzünden halimize binlerce kez şükretmemiz gerekiyor."

"Haklısınız komutanım!" dedi Poyraz.

"Yavuz'un bıraktığı mektup kimde?" diye sordu komutan Ömer, Ayaz elindeki mektubu komutanına uzattı.

Saatler tükendi,
Zaman durdu,
   Benim için.
Şehit oldum komutanım.
Şehit oldum arkadaşlar.
Şehit oldum anne, baba.
Bu vatan uğruna mücadelem burda bitmedi,
Ben kardeşlerime güveniyorum.
Sizlere güveniyorum.
Komutanım, haklarınızı helal edin, sizinle bugüne kadar operasyonlara katılmak bir onurdu, vatan için mücadele etmek ise şeref.
Sizinle her defasında milletim, istiklal ve huzur için göğüsümü siper etmek gurur verici. Kötüyle imkansızlığı aşmak ise unutulmaz. Türk askeri olarak doğdum, en önemlisi müslüman, türk askeri ve müslüman olarak şehit oldum. Bu benim için en önemlisi. Arkamdan sakın ola ağlamayın, tabi sıra kimde bilmiyorum tam ama herşey için sadece Vatan Sağolsun.

Bir sevda meselesi vardı benim, hani Sinanla bir türlü anlaşamadığımız. Sinan kardeşim, Hazalı mutlu ediceksen, onu üzmeyeceksen, sev onu, bütün kalbinle sev kardeşim. Sevdiğimin yüzü güldükçe bende huzur içinde olacağım.

Arkamdan ağlamayın, şenlikler düzenleyin, türkü söyleyin, dans edin, eğlenin ama ağlamayın.

Geride kalanlar kendilerine iyi baksın,

Sizi seven kardeşiniz Yavuz.

"Yüzbaşım bu mektupta bir terslik var. İnanamadım bir türlü. Bunu gerçekten Yavuz mu yazmış? İnanamıyorum ben onun yazdığına" dedi Sinan, ardından yerde, kenarındaki katlanmış bayrağı farketti yere çöküp bayrağı eline alıp öptü, başına yasladı, altından salanan ipi mezar taşının kenarına sıkıca bağladı; "İşteee böyle daha iyi oldu" Tam kalkmaya çalışıyorken Sinan omzunda bir el hisseti, o el yaşlı ve evlat kokusuna hasret kalmış annenin eliydi.

"Mihriban teyze, oğlun..."

"Sinan evladım...Yavuzuma ne oldu"

Mihriban annanın soğuktan üşümüş ellerini avuçlarının içerisine aldı, ve ona ağlamamasını söyledi.

"Yavuz gelecek ama şimdi değil teyzem şimdi değil, o çok uzaklarda"

"Evladıma sarılamayacak mıyım yani?"

"Sen ona sarılamayacaksın, bende ondan özür bile dileyemiyeceğim, teyzem. Ama üzülmek yok. Söz mü?"

"Anne yüreği bu acıya dayanamaz ki Sinan, evladımı kollarının arasına almadan yaşayamaz"

"Şşş...Yavuz seni görüyor, sen üzülme, o da üzülmesin"

"Bunu ona yapan eller kırılsın, yavrumu benden alanlarda aynı acıyı tatsın! Evladım...gül kokulum, oğlum...!"

Askerler birerbirer Mihriban annanın elini öptü.

Kızıl Nöbet 1- TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin