"Yıllar önce.. Bir adam varmış. Sürekli mutsuz gezen, gülümsemeyi unutmuş, kendisine bile hayrı olmayan, yaşamaya değil sadece zaman geçirmeye çalışan bir adammış bu. Ne yaparsa yapsın mutlu olamazmış. Hayatı gün geçtikçe kötüye gidiyormuş. Bir süre sonra artık bu dünyadan çok uzaklara gitmeyi düşünmeye başlamış. Tam her şey bitti derken karşısına çok güzel biri çıkmış. Onu gördüğü anda kapkaranlık hayatı gökkuşağı kadar renklenmiş. Adam artık hayattan zevk almaya başlamış. Bir süre sonra aralarındaki ilişki arkadaşlıktan çok öteye ilerlemiş. Birbirlerine delice aşık olmuşlar. Dillere destan bir aşk yaşamışlar. Çok ayrı kalsalar da sonunda birleşmeyi başarmışlar. Daha önce kimsenin birbirini sevmediği kadar sevmişler birbirlerini.. Her şey yolunda ilerliyormuş. Sonra bir gün o felaket olay yaşanmış. Kız, adamı bırakıp gitmiş. Adam yine karanlık dünyasına dönmüş. Yüzü ondan sonra bir kere bile gülmemiş.""O gittikten sonra adam ne yapmış?"
"Ne mi yapmış? Yaşayamıyormuş ama nefes almaya devam ediyormuş. Gidememiş peşinden, bunun pişmanlığını yaşıyormuş. O'nun için atan kalbinin içinde o'nu yaşatmaya devam etmiş."
"E ama bu mutsuz oldu? Hani masallar hep mutlu sonla biterdi?"
"Alış oğlum.. Hayatta her zaman mutlu sonla bitmeyecek hikayelerin."
**
Saatlerdir yürüyordum hiç bilmediğim, ıssız bir yerde. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım, en az içim kadar karanlıktı. Tek bir yıldız bile yoktu. Oysa bana dünya ne kadar karanlık olursa olsun gökyüzüne asılı olan bir yıldız dahi bana hep umudu anımsatıyordu. Şimdi o da yoktu işte.. Benim için de umut zaten yoktu artık.Kumsalın üzerine oturdum ve denize taş fırlatmaya başladım. Aklımı, kendimi kaybetmiş gibiydim. Her sabah güneş doğmadan dışarıya çıkmaktan, kendimi bir anda denize taş atarken bulmaktan sıkılmıştım artık. Günler birbirinin aynısıydı.. Yerdeki kırık cam parçasını alıp yansıyan yüzüme baktım. Gözlerimin altı mosmordu, yanaklarım içine göçmüştü. Zavallı bir haldeydim, ben bile acıyordum kendime. Görüntüm beni korkutmuştu. Camı hemen elimden attım. Hıçkıra hıçkıra, içim dışına çıkana kadar ağlamak istiyordum. Ama sorun şuydu ki; tek bir damla gözyaşı bile kalmamıştı artık. Ağlayamıyordum, gülemiyordum, uyuyamıyordum, yiyemiyor, içemiyor, eğlenemiyor..; yaşayamıyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Karanlığı | TAMAMLANDI
Fiksi PenggemarBir ZeyKer hikayesi... ~Yüzünüzü güneşe çevirirseniz, gölgelerin karanlığını göremezsiniz.~ Akademiyi birincilikle bitirip hayatını mesleğe adamış genç bir kadın.. Hayatı boyunca yaşadığı, gördüğü, deneyimlediği şeyler ona kend...