Saatlerdir her yerde Deniz'i arıyorduk. Gidebileceği, yakın çevrede olan her yere baktık. Ama yoktu. Telefonu da kapalıydı. Kaçırılmış olma ihtimalini düşünmek istemiyordum. Yüreğim öyle bir yanıyordu ki. Bu acının tarifi yok. Evlat acısı dünyadaki en beter şeymiş, yaşamamak için dualar ediyordum. Kerem'e baktım, o da çok endişeli ve korkmuş gibi duruyordu. Bir süre sonra telefonu çaldı, açıp konuştu hemen. Deniz'in kaçırıldığı kesinleşmişti artık."Allah'ım, onu bana bağışla. Deniz'ime bir şey olmasın, yalvarırım." dedim gözyaşlarımı silmeye çalışarak. "Kim aradı?"
"Deniz'i kaçıran şerefsiz. Bir sürü şey zırvaladı."
"Ne yapacağız Kerem? Nasıl bulacağız onu?"
"İnan bilmiyorum. Benimle konuşur konuşmaz kapattı telefonunu. Yer tespiti de yapamayacağız."
"Ne dedi sana?"
"Saçmaladı işte. 'Beykoz' dedi.. 'Bir çocuk en fazla ne kadar süre tutabilir nefesini?' dedi."
"Dur! Sahile.. Beykoz Sahili'ne. Hadi Kerem. Yalvarırım hızlı ol."
"Tamam güzelim. Kurtaracağız oğlumuzu, söz veriyorum."
**
Bunu kim yaptırdı diye düşünürken aklıma tek bir isim geldi; Cevdet! Biliyordum, hiçbir zaman rahat bırakmayacaktı bizi. Bir gün bile rahatça nefes almamıza izin vermeyecek. Bize zarar veremeyeceğini anlayınca bu sefer de hedefi Deniz'di. O kadar korkuyordum ki, tir tir titriyordum. Hızlı bir şekilde Beykoz Sahili'ne gittik. Etrafa bakındım ve biraz ilerideki teknede bize el sallayan iki tane takım elbiseli adamı gördüm. Gülüyorlardı."Kerem! Oradalar!" dedim, o sırada telefonu çalmaya başladı. Hemen açıp konuştu.
"Ne istiyorsunuz bizden?! Bak.. O çocuğun hiçbir suçu, günahı yok. Onu bırak. Bunu yaparsan eline hiçbir şey geçmeyecek!" kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Karanlığı | TAMAMLANDI
Fiksi PenggemarBir ZeyKer hikayesi... ~Yüzünüzü güneşe çevirirseniz, gölgelerin karanlığını göremezsiniz.~ Akademiyi birincilikle bitirip hayatını mesleğe adamış genç bir kadın.. Hayatı boyunca yaşadığı, gördüğü, deneyimlediği şeyler ona kend...